Girus şaşkındı. Ji ise meraklıydı.
-Buraya daha önce geldin mi? dedi Ji.
-Hayır dedi Girus.
Onlar konuşurken tiz bir gıcırtı ile kapı ardına kadar açıldı. Karşılarında sakalları göbek deliğine kadar uzanmış üstten alta doğru sivrileşerek birleşmiş kahverengi sakallı bir adam vardı. Adamın dikkat çeken diğer bir özelliği bir gözü olmamasıydı. Gözü boş bir çukurdu diğer gözü ise maviydi. Tüm bu özelliklerle adam çok tuhaf görünüyordu. Adımlarını tökezleyerek atıyordu. Adamı normal bir topluluğa koysanız hemen farklarıyla dikkat çekebilirdi.
Bir kaç dakika bakışmanın ardından adam onları içeri buyur etti.
Ji girmek istemedi. Adam ona hiç güven vermemişti.
-Bizi nereden tanıyorsun dedi Girus.
Adam başını kapıdan çıkarttı ve bir sağa bir sola bakarak etrafı kolaçan etti. Sonra Girus'la göz göze gelerek durdu. Burnunu kaşıdı ve konuşmaya girdi.
-İçeri gelin dedim ya. Anlatıcağım her şeyi ama önce içeri gelin karnınızı doyurun. Eminim çok açsınızdır. Hem orman da sizi korkutmuş olabilir.
Girus daha da çok meraklanmıştı.
Galiba bu adam haddinden fazla şey biliyordu. Gerçekten de açlardı çünkü en son yedikleri şey sabah ağardığında yedikleri yavru bir sincaptı. Mecburiyetle içeri adım attı.
Ji'de Girus'un arkasından içeri girdi.
Girus oturmadan önce Talot'u yerdeki yatağa yatırmıştı.Sonra karşıdaki "klet'e" oturdu.
-Klet ahşaptan yapılma tabureye benzeyen bir oturaktır.-Ji'de Talot'un ayak uçlarının kesiştiği arada kalmış küçük alana oturdu. Adam henüz içeriye gelmemişti.
Bir kahkaha sesi ardından da adam içeri geldi.
"Hoşgeldiniz dedi adam."
"Hoşbulduk dedi Girus."
Adam elindeki dövülmüş demirden yapılma tepsiyi uzatarak üzerindeki içecekleri dağıttı. Herkese dağıttıktan sonra o da diğer klete oturdu. Kimse içmemişti. Adam bir kahkaha daha attı. "Ahaha haha."
Gülerken inci gibi parlayan beyaz dişleri ön plana çıkıyordu.-İçinde zehir yok dedi adam. Ve ayağa kalkarak Girus ve Ji'nin elindeki bardakları aldı. Sonra kendi içti.
İçtikten sonra sakallarına bulaşan şireyi de yaladı.
-Tadı müthiştir dedi adam.
Babaannemin tarifidir bu.Girus adama dik dik bakarak:
-Sadede gel dedi.Adam tekrar güldü. Sonra ciddileşti.
-Ben yaşlı bunak Waldor. Kaç asır oldu sayamadım ama ben hep buradaydım.
Hatta benim olduğum zamanlar İnleyen Ağaçlık daha yeni yeni oluşuyordu.
Buraları avcumun içi gibi bilirim.
Buradan divana kadar olacak yolculukta ben de sizle geleceğim.-Sen divana gideceğimizi nereden biliyorsun dedi Girus sertçe.
-Ben dedi adam. Ben her bir şeyi bilirim. Siz beni pek hafife aldınız galiba.
Girus duraksadı sonra:
-Tamam anlatmaya devam et dedi.Waldor aşağılıyan bir ifadeyle.
-Öğreniyorsun çocuk dedi.Ji kimse görmeden sırıttı. Adamın onun sırıttığını görmesini istemiyordu. Yoksa ona da çatabilirdi. Waldor çok huysuzdu.
-Sen kimlerdensin dedi Girus.Waldor duraksadı.
-Annem bir elfti dedi babamsa bir insan. Kardeşim de ben de meleziz.
Bu yüzden ikimizde yarı ölümlüyüz.-Kardeşin kim? dedi Girus.
-Kardeşim divanda sizi bekliyor.
Dur bir dakika adını hatırlayacağım.
Pek sevmem de onu, adını ağızıma almam. Heh buldum Galo muydu? Yok yok, heee hatırladım Galotor. Kaçık bir büyücü dedi adam.-Bu olamaz dedi Girus. Ben Galotor'u yıllardır tanırım. O ne melezdir ne de senin kardeşin. Seni aşağılık öldüreceğim seni.
Waldor gayet ciddiydi.
-Galotor'da da bu iz var gel bak dedi Waldor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Kolyesi
FantasyGüç kolay kazanılmaz Talot ama kolay kaybedilir. Savaşmalısın ve bunu tüm dünya için yapmalısın. ~GALOTOR~ Kaderin sen doğmadan belli olursa ve senin değiştirme şansın yoksa bir de üstüne dünyanın kader...