Böeğ!💕
Tüm yorgunluğumla evin kapısını açıp içeriye adımladığımda, beni kapıda karşılayan Roy'u kucağıma alıp öptüm. "Beni mi özledin sen..." diye mırıldanıp tüylerini okşamaya devam ederken, odama yönledim. Odamın açık kapısından, aralanmış penceremden sızan rüzgârın perdemi uçurduğunu yine yeniden görmüştüm ve artık açıkçası korkmuyordum.
Roy'u yavaşça yere bıraktım ve üzerimdeki kot ceketi çıkartıp yatağıma fırlattım. Sarı saçlarımı tepemde bir topuz yaparak tutturduktan sonra, pencereye doğru adımladım. Korkmadığım, ürkmediğim anlamına gelmiyordu. Sonunda pencereye ulaştığımda, buruşmuş kağıdı aynı yerinden aldım ve artık kapatmamın bir işe yaramadığını bilmeme rağmen penceremi kapatıp perdemi üzerine çektim. Yatağıma kendimi bıraktım ve elimdeki buruşmuş, katlanmış kağıda göz attım. Kağıdı açma cesaretinde bulunduğumda, sırada hangi şarkının olduğunu merak ediyordum.
NF & Britt Nicole - Can You Hold Me
Bu şarkıyı ve bu şarkının anlamını biliyordum. 4 yıl önce ortaokulun bitmesine son 3 ay kala, bir programda bu şarkıyı söylemiştim. Peki, bu kağıdı bana veren kişi, bunu biliyor muydu? Bana verdiği şarkıların nerede hepsinde bir anlam yatıyordu. "Can you hold me, can you hold me in your arms?" (Beni tutabilir misin, beni kollarında tutabilir misin?) Sözlerinde, birçok anlam yatıyordu ama, bu anlamlar benim için miydi, bilmiyordum... aldığım son kağıtların arkasında yazan notları hatırladığımda, aralanmış dudaklarımı kapatıp birbirine bastırdım ve kağıdı ters çevirdim.
Beni zehirlerken sen, ben sağlığına içiyorum.
Yazan cümleye kaç dakika, kaç saat öylece baktığımı bilmiyordum. O kadar uzun bakmıştım ki, şafak sökmeye başlamıştı. Kağıttan gözlerimi çekebildiğimdeyse, bir şeyin farkına varmıştım. Belki de varlığından bile haberim olmayan bir insan, ben nasıl başkasına âşıksam, bana âşıktı ve ben bu yolda çıkmazın tam ortasındaydım sanki.
***
Çalan alarmın sesiyle, yüzümü buruşturup doğruldum ve alarmı kapattım. Yalnızca 2 saat uyuyabilmiştim ve yorgunluktan ölmek üzereydim. Bir şekilde ayılmayı başardıktan sonra, ayağa kalktım ve mutfağa doğru adımladım. Benimle beraber uykusundan uyanan Roy peşimden gelirken, bir bardağa su doldurdum ve kurumuş boğazımın verdiği rahatsızlıktan kurtulabileceğimi umarak suyu yudumladım. Ufak bir kahvaltı yaptıktan sonra, dışarısının yağmurlu olduğunu gördüm ve üzerime ince bir kazak geçirip saçlarımı serbest bıraktım. Evden çıkmadan önce kot pantolonumu üzerime geçirip botlarımı giydim ve Roy'a küçük bir öpücük verip kapımı kapattım.
Bugün günlerden cumaydı ve derslerin çoğu boştu. Mecbur görmek zorunda olduğumuz - üniversiteye girebilmek için - biyoloji dersi ve dans hareketlerini geliştirmemiz için Bay Min ile dersimiz vardı ve bu dersleri ne hikmetse 9 saatlik okul serüvenimiz arasında sabahın 8'ine koymuşlardı. Yağmur damlaları yüzüme doğru çiselerken, başımı yukarıya kaldırıp yapmurun yüzüme yerleşmesine izin verdim. Durağa varmama az bir mesafe kala, yanımda duran Mercedes ile duraksadım. Can yavaş yavaş açılırken, arabanın içerisindeki Jung Kook'u görmemle kalp atış ritmimin bozulduğunu hissettim.
Yüzüne boş boş bakarken, tek kaşımı kaldırdım ve kollarımı göğsümün altına bağladım. "Ne istiyorsun?" Diye sorduğumdaysa, şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı. "Seni okula götürebilirim." Tuttuğum nefesimi bırakıp yüzüne bakmaya devam ettiğimde, bıkkınlıkla nefesini verdi. "Ye Rim, biniyor musun, binmiyor musun?" Otobüs durağı oldukça dolu gözüküyordu. Cidden, sabahın 8'inde bir durağın tıklım tıklım dolu olması ne kadar mantıklıydı!? Pes edip arabaya binmek için arabanın etrafından döndüm ve kapıyı açıp Jung Kook'un yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)
FanfictionJeon Jung Kook ve benim gözlerim, 2 saniyeliğine kesişmişti. İşte bu kısacık sürede hızlanan kalp atışlarımı, hiçbir şeye değişmezdim. Cinsellik ve küfür içermektedir. @cleverjiminie | 250218 fanfiction.