3.5

949 119 62
                                    

+40 vote olmadan bölüm mölüm yok. Dalga geçer gibi 600-700 okunmalı bölümlerin vote sayısı 30 falan... neyse. 💢

Yorgunlukla bedenimi pembe pufun üzerine bırakırken, nefesimi dışarıya doğru bıraktım. "Pestilim çıktı, pestilim!" Kendi kendime söylenirken, Jae Hyun kendi bölümlerine çalışmaya devam ediyordu. Bu çocuk makine falan olmalıydı. 4 saattir aralıksız olarak çalışıyorduk ve doğru dürüst terlememişti bile! Gözlerimi devirip biraz kestirmek amacıyla gözlerimi kapatırken, "Beraber olan bölümlerimize hiç çalışmadık," diye seslenmişti.

Burnumdan soluyup ayağa kalktıktan sonra, ayaklarımı yere tepe tepe yanına yürüdüm. "Tamam, halledelim gitsin o zaman." Beklemeden bedenime uzanırken, ürküp birkaç adım geriledim. O ise tek kaşını kaldırıp, "Benden kaçarken iyi çalışabileceğimizi sanmıyorum," diyerek mırıldanmıştı, alaylı bir sesle. Dudaklarımı birbirine kenetleyip yanına yaklaşırken, üzerime doğru eğilmesiyle ellerimi göğsüne koymak zorunda kaldım. "Ne yapıyorsun?" Yamuk bir gülümsemeyle benden uzaklaşırken, "Yere uzanman gerekiyor Ye Rim," demiş ve beni küçümsemişti.

Gözüm yavaştan seğirirken, yere uzandım ve üzerimdeki yerini almasını bekledim. Üzerimde beliren bedeniyle sertçe yutkunurken, beklemeden elimi yüzüne koydum. Gözlerini gözlerimden çekmemesi beni daha da tedirgin ederken, ellerini iki yanımdan ayırmıştı ve kalkmıştım. İkimiz de kendi bölümlerimizi uygularken, sıra beraber olacağımız bölüme gelmişti ve bedeni bana doğru yöneldi. Oluk oluk terler dökerken, kibarca elimi kavradı ve diğer eliyle benimi okşadı. Dokunuşuyla ondan uzaklaşmak istesem de, beceremedim. Onu arkadaş olarak görmeyi bir türlü beceremiyordum. Onun yerine karşımda bir başkası olsa, çekinmeden kusursuz bir iş çıkarabilirdim.

Sımsıkı kapattığım gözlerim elinin çenemin altında gezinmesiyle açılırken, başımı kaldırıp gözlerimin içine bakan gözlerine baktım. Hiçbir duygudan eser yoktu. Karşısındakinin ben olmamla ilgilenmiyordu, farkındaydım. O bunu başarabilirken benim başaramamam canımı daha da çok yakıyordu gerçi.

İki elimi birden kavrayıp bedenimi döndürüp bedenine yaslarken, kalp atışlarını iliklerime kadar hissedebilmiştim. Anlaşılan, duygularını gizleme konusunda sandığım kadar da profesyonel değildi. Titrek bir nefes aldığımda, ılık nefesini kulağımın arkasında hissettim. Ellerimi bırakıp benden ayrılırken, birkaç kere yalpalasam da, bozuntuya vermeden dansa devam ettim.

Sıra son sahneye geldiğinde, terleyen avuclarımı eşofmanıma sildim ve bedeninin bana ulaşmasını bekledim. Belimi kavrayan buz gibi elleri nefesimi keserken, elleri elimi buldu ve sırtım göğsüne daha sert çarptı. Kolları bedenimi sarmalarken, kulağıma eğildiğini hissedip ürperdim. "Berbattın." Kurduğu tek cümle buydu. Hatta benden ayrılıp kapıdan çıkmadan önce tereddüt bile etmedi. Bana tek bir bakış bile atmadı.

Bense, sadece çıkıp gittiği kapıya bakakalmıştım. Yalnız başıma.

***
İçtiğim içeceğin soğukluğu boğazımı yakarken, pipetini dişlerimin arasına alıp ezdim. Karşımda oturan Seul Gi telefonuyla meşgulken, bense sadece içeceğimi yudumluyor ve boş boş etrafıma bakıyordum. Hiç yardımcı olmuyordu. Kimse hiç yardımcı olmuyordu! Gözlerimi devirip telefonunu elinden alırken, gözleri faltaşı gibi açıldı ve üzerime atladı. "Ne yapıyorsun!? Ver telefonumu!" Telefonu ondan uzak tutmaya çalışırken, buz gibi olan içeceğim, üzerime bocalanmıştı. Çığlık atıp Seul Gi'yi üzerimden atarken, soğuktan tirtir titredim. "Öldürseydin!" Diye bağırırken, dudaklarımı şişirip dolabıma doğru koştum. Bahçedeki herkes bana gülerken, hiçbirini umursamadan okuldan içeriye girdim.

Dolabıma ulaşmama birkaç adım kala gördüğüm silüetle ağzım açık kalırken, birkaç saniye boyunca olaya anlam veremedim ve gözlerimi kırpıştırdım. Jung Kook, elinde bir notla dolabımın önünde dikeliyordu. Gözgöze geldiğimizde notu arkasına saklamış ve gözlerini kırpıştırmıştı. Aynı anda ismimizi söylediğimizde, yutkundu ve arkasına saklamadığı eliyle ensesini kaşıyıp yalansan bir gülümseme sunmuştu. "Aa, sen de mi buradaydın?" Ona berbat bir yalancı olduğunu söylemek istesem de, karşımda bulunduğu vaziyete kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. "Ne saçmalıyorsun sen?" Diye mırıldanıp üzerine yürüdüm.

Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin