0.9

2.5K 149 79
                                    

Hei 🍷

Heyecandan olduğum yerde zıplayıp duruyordum. Bugün gösteri günüydü ve daha şova 3 saat kaldığında kıyafetlerimi giyinmiş, saçlarımı yapmış ve makyajımı tamamlamıştım bile! Şimdiyse yalnızca 40 dakika vardı. Tek heyecanlı olan kişi ben değildim, sahne arkasındaki herkes yavaş yavaş dolan koltuklara perde arkasından bakıyor ve heyecanına engel olamıyordu. Ellerimi kütletip hareketleri unutmamak için yavaş yavaş tekrarladım. Bu sırada, Jae Hyun'un yanımda benimle beraber dans hareketlerini yaptığını görmüş ve tebessüm etmiştim. Jae Hyun ile olan koreografi bittiğinde, tam yerimden kalkacaktım ki, köşede telefonuyla uğraşan Jung Kook beni fark etmiş ve eşlik etmek için karşıma geçmişti.

Dans hareketleri bitti bitecekken, ayağımın Jung Kook'un ayağına bağlanmasıyla, dudaklarımın arasından bir çığlık çıkıverdi. Amele sümüğü gibi yere yapışmayı beklediğim sıradaysa, Jung Kook belimden tutmuş ve üzerime eğilmişti. Şimdiyse dudakları bana çok yakındı. Çok çok yakın.

Kendimi ondan çekip doğrulmak istesem de, tüm uzuvlarım sanki bu isteği reddediyor gibiydi. Jung Kook, yüzümü rahatsız edici bir dikkatle izlerken, bana doğru - daha doğrusu dudaklarıma doğru - eğildiğini hissetmiştim. Buna izin veremezdim. Bana âşık olmadan gerçekleşemezdi!

Dudaklarımız arasında milimler kala, yüzüne doğru öksürüp geri çekilmesini ve beni bırakmasını sağladım. Yüzüne sıçrayan tükürükleri silerken, öyle bir hızla kulise koşmuştum ki, görenler beni sadece siyah bir leke olarak görmüş olmalıydı. Kulise varıp aynanın karşısında ellerimi masaya dayamış neler olduğunu bir bir gözlerimin önüne sererken, Seung Wan'ın yumuşak hıçkırık seslerini duydum.

Kabinlerin içinden gelen yumuşak hıçkırık seslerini takip ettim ve bulunduğu kabini yavaşça açıp başımı uzattım. Seung Wan ellerini bacaklarının etrafına sarmış, cenin pozisyonunda kabinin köşesine kıvrılmış, içli içli ağlıyordu. Beklemeden içeriye girdim ve kabin perdesini ardımdan çekip, yerlerin kirli olmasını umursamadan Seung Wan'ın karşısına oturup bacaklarımı bağladım. "Güzelim, neler oldu anlatmak ister misin?" Diye sordum, saçlarını şefkatle okşarken. Seung Wan kırılgan bir kızdı ve 2 yaşındaki bir bebekten farkı yoktu. İşin komiğiyse, onu özel ve güzel yapan özelliklerin başını çekiyordu.

Başını hafifçe kaldırıp mahvolan makyajını görmemi sağladı. Saçı başı darmadağın olmuştu ve yüzü berbat bir haldeydi. Gözleri daha fazla kızarırsa, Bay Gai'nin onu gösteriye çıkarmayacağına emindim. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve gözyaşlarını başparmaklarımla sildim. Kâküllerinin üzerinden alnına bir öpücük bıraktığımdaysa, ağlaması biraz olsun yavaşlamıştı ve konuşabilecek durumdaydı.

"Ye Rim, ben çok kötü bir şey yaptım." Onu bu kadar içten ağlatabilen şeyin ne olduğunu gerçekten çok merak ediyordum. Başımı dallayıp devam etmesini işaret etsem de, devam etmemişti. Belki de edememişti, kim bilir... "Seung Wan, bana her daim güvenebileceğini biliyorsun değil mi? Sizler benim olmayan ailemsiniz!" Söylediklerimle dudaklarına buruk bir gülümseme yerleşti. "İyi de ben güvenmediğimden söylememezlik yapmıyorum ki... ne kadar aptal olduğumu görmeni istemiyorum. Bu kadar güçsüz bir aptal olduğumu bilmeni istemiyorum."

Başımı iki yana sallayıp kollarımı bedenine sardığımdaysa, birkaç dakika daha içli içli ağlamıştı. Ondan sonunda ayrıldığımda, meraklı gözlerimin altında yatan ve cevap bekleyen bakışlarımın farkında olmalıydı ki, konuşmaya sonunda başlayabildi. "Min Yoon Gi'nin kalbimi kırmasına izin verdim." Seung Wan nazik ve hassas bir kız olabilirdi ama bir kalp kırılmasına bu denli şiddetli ağlayacak birisi değildi. Hem de Min Yoon Gi için! Başımı iki yana sallayıp kaşlarımı çattım. "Bu mantıklı gelmiyor..." dudaklarını büktü ve suç işlemiş bir çocuk gibi kırmızı gözlerini gözlerime dikti. "Ben... sanırım Min Yoon Gi'ye âşık oluyorum. Buna engel olamıyorum, Ye Rim! Bitmiş bir haldeyim, ne yapmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok."

Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin