2.4

1.6K 124 137
                                    

Yorgunum ve ağrılaaar! 💙

Gergin yüz ifademle, Jae Hyun'la pratik yapmamız için bize verilen dans sınıfına doğru ilerledim. Jae Hyun'dan kesinlikle hoşlanıyordum. Korkutucu olan şeyse, bu garip hoşlantının tahmin ettiğimden büyük olmasıydı. Jung Yoon Oh, beni kendine çekiyordu. Tereddürle sürmeli kapıyı araladığımda, ısınan Jae Hyun'u görmüş ve elimle olmadan tebessüm etmiştim. Bu çocuk, beni özel hissettiriyordu, Jung Kook'un hissettiremediği o duyguyu, bana iliklerime kadar hissettiriyordu. Çantamı kenara fırlatırken, beni fark etmiş ve şaşkınca arkasına dönmüştü. "Hey," diye mırıldandı, eliyle ensesini kaşırken. Pekâlâ, bu şekilde aşırı sevimli görünüyordu.

"Hey," diyerek karşılık verdiğimde, kenardaki pufa oturdu ve dudağını dişledi. Gözlerim dudağına kayarken, sesini duymamla kendime gelip gözlerine baktım. "Koreografiye çalıştın, değil mi?" Burnumu çekip belli belirsiz başımı salladım. Onun yanındayken hiç olmadığım kadar çekingen oluyordum ve bu, canımı fena hâlde sıkıyordu. Ayağa kalkıp ısınmaya başladığımızda, yüzüne bakmamaya özen gösteriyordum. Isınma işi tamamlandığında, dudağımı dişledim ve dansın baş kısmı için yerimi alıp, çaktırmadan ona bir bakış attım.

Bana doğru adımladığını gördüğümde, derin bir nefes aldım, ancak midemin bulantısını bir türlü geçiremiyordum. Burada yalnızdık. Büyük elleri omuzlarıma tüy misali yerleşirken, titrediğimi hissettim. Dansın hareketlerine devam ederken, elim elini bulduğunda, gözlerimin önüne gelen siyah benekler yüzünden afallamış, ancak bozuntuya vermemiştim. Bir terslik olduğunu anlamış olacak ki, çatık kaşlarıyla gözlerimin içine bakıyordu. Eli saçımı okşadığında, gözlerimi kapadım. Belimi büküp üzerime eğildiğindeyse, gözlerimin önündeki siyah benekler, tamamen görüş açımı kapatmıştı. (O.22)

Gözlerimi sımsıkı kapatırken, çaresizce elimi göğsüne bastırdım. İsmimi birkaç kez mırıldandığını duymuş, fakat cevap verememiştim. Başımı göğsünde hissettiğimde, güvende hissediyordum. Bacaklarımın altından geçen güçlü kolu, ayaklarımı yerden keserken, elimi boynuna koydum ve belli belirsiz yumuşak tenini okşadım. Bir erkeğin cildinin, âdeta bir bebeğin cildi gibi yumuşacık ve sıcak olması, beni kıskandırmıştı. "İyiyim," diye mırıldanabildim zorla, ancak başım hâlâ deli gibi dönüyor, mide bulantım azmaya devam ediyordu.

Yumuşak bir zemine yerleştirildiğimde, okulun revirine getirildiğimi anlamam uzun sürmemişti. Kurumuş boğazımı yutkunarak ıslatmaya çalışırken, gözüme tutulan bir ışıkla kendime gelmeye başlamıştım. Hemşirenin sesini duyduğumda, dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapattım. "Çok uykusuz kalmış veya bir şeyleri çok fazla stres yapmış olabilir. Bir sorunu yok." Dediklerinde haklıydı. Düşünmekten, gözüme bir gram uyku girmiyor ve stresten saçlarımı yoluyordum. Birkaç dakika sonra gözlerimi açtığımda, duvara yaslanmış Jae Hyun'u görmüş ve mahcupça gülümsemiştim. "Üzgünüm." Söylediğimle, gözlerini kısmış ve gözlerime daha derin bakmıştı. "Bugünlük dinlen, ben tek çalışırım." Söylediği şeyle, zar zor doğrulup şakaklarımı ovalarken, başımı güçlükle iki yana salladım. "Hayır, ben iyiyim." Jae Hyun, beni ciddiye almadan doğrulurken, "Sana iyiyim dedim!" Diye çirkefleştim.

Adımlarını bana doğru atarken, boğazımdaki yumruyu götürmek amacıyla yutkundum. "Seninle ilgilenmek istemiyorum." Pekâlâ, kalbimden gelen yüksek sesli, 'Çatırt!' Sesini duymamış olması için şu an Tanrı'ya deli gibi dua ediyordum. Bu cümle, beni fena hâlde kırmıştı. Çenem titrerken, ateş saçan gözlerimi, onun ifadesiz gözlerine dikip başımı onaylarcasına salladım. "Siktir git." Söylediğim şeyle, gözleri hafiften açılırken, bana doğru uzanmıştı. Korkuyla gözlerimi açmıştım ki, revirin kapısı gürültüyle açılmış ve hiç görmek istemediğim o yüzü görmüştüm.

Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin