3.1

1.1K 113 41
                                    

Yorum gelmediği sürece hikâye askıda kalacak sanırım. :( İlgi olduğunu bilmem için yardım etmelisiniz.

Keyifli okumalar, 💙🙈

Joo Hyun

Dolgun dudaklarıma, aynı damarlarımdaki kanın kırmızısı gibi olan rujumu sürerken, evimin önündeki boş sokaktan gelen bir 'bip!' sesini duyduğumda, gözlerimi devirdim ve ruju dudağıma güzelce yedirdim. Tae Hyung aptalıyla girdiğim iddiayı kaybettiğim için ona bir yemek için borçlanmıştım ve o gün, ne yazık ki bu gündü. Aptal herif sadece 20 dakikadır beni bekliyordu, amma da abartmıştı!

Vücudumu saran lacivert elbisemi düzeltirken, deri ceketimi üzerime geçirdim ve çantamı alıp kapıya doğru koşmaya başladım. Onun yapacağı dırdırın artmasını istemezdim sonuçta. Saçlarımı birkaç karıştırmayla düzenlerken, derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. Arabasının kenarına kalçasını yaslamış, üzerine giydiği siyah gömleği ve siyah kotuyla dikilen, oldukça çekici gözüken Tae Hyung'a bakarken, istemeden de olsa yutkunmuştum. Bu çocuk, nefes kesiciydi.

Yere diktiği gözleri yavaş yavaş beni süzerken, dudağını yavaşça dişlerinin arasına almıştı. Kalbim neden bu denli hızlı atıyordu ki!? Son bir kez daha sertçe yutkunup, bana açtığı kapıya doğru gülümseyip arabanın içine bindim ve derin bir nefes aldım. Arabaya bindiğinde etrafımızı saran yoğun odunsu koku başımı döndürürken, dudağımı kemirdim. Oldukça tedirgin bir şekilde yola bakarken, Tae Hyung beni izliyordu. Parmağının arasına saçlarımı alıp okşarken, "Enfes görünüyorsun, Baechu," diye mırıldanmıştı, kısık ve derin olan çekici sesiyle.

Elimde olmadan gülümserken, minik bir teşekkür etmiştim. O ise, arabasını çalıştırmış ve sürmeye başlamıştı. Gözlerim yolu incelerken, kalbim Tae Hyung'a bakmam için neredeyse çığlık atacaktı. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve kalbime çenesini kapamasını söyledim. Hah! Ben, ben bir prenses olan Bae Joo Hyun? Bir erkeğe kendimi asla kaptırmazdım! Burnumu çekip koltukta dikleşirken, "Bir sorun mu var?" Diye soran Tae Hyung'a kısa bir bakış attım. "Hayır, neden bir sorun olsun?" Verdiğim cevapla nefes kesici yamuk gülümsemesini yüzüne takarken, "Az önce çenemi kapamamı söyledin, Joo Hyun," dedi. Yanaklarıma nüfus eden ateşle kavrulurken, dudaklarımdan sadece bir, 'Siktir!' Nidası dökülmüştü.

Ben kafayı mı yiyordum!?

Yol boyunca ne o konuşmuştu ne de ben, sadece susmuş ve yolu izlemiştik. Bir vakitten sonra sahil kenarında lüks bir lokantanın yanında durduğumuzda, elbisemi düzelttim ve kapının koluna uzandım, ancak Tae Hyung, "Bekle," diyerek beni durdurmuştu. Ona itaat ederken, arabadan indi ve benim kapıma doğru ilerlemeye başladı. Kapımı açıp eğilen Tae Hyung'la heyecanlanırken, boğazımı temizledim ve kibarca uzattığı elini titreyen buz gibi elimle kavradım. Hadi be kızım! Atlatabilirsin bunu!

Tae Hyung, burnunu boynuma sürtüp kokumu içine çekerken, derince mırıldandı. "Ah, sevdiğim kokudan sıkmışsın." Söyledikleriyle yutkunurken, adım attım. Eli belimi sararken, dokunduğu her yerin yandığını hissediyordum. Baş parmağıyla belimi okşarken, tüm vücudum karıncalanıyordu ve bu... fena güzel hissettiriyordu. Lokantanın girişine adımlarken, arabalarından inen başka çiftleri de görmüştüm. Sanırım, bu yalnızca bir yemek değildi.

Tae Hyung beni, benim haberim olmadan bir davete getirmişti.

Gergince güvenliğe gülümserken, "Masanız hazır, Beyim," diye mırıldanmış ve Tae Hyung'ı selamlamıştı. Tae Hyung, cidden zengin piçin tekiydi! Derin bir nefes verirken, "Sıradan bir yemek olacağını söylemiştin!" Diye mırıldandım, kaşlarımı çatarak. "Zaten sıradan bir yemek değil mi?" Verdiği basit bir cevapla gerilirken, gözlerimi devirdim ve sahili gözler ölüne seren büyük camın tam yanındaki güzel masaya baktım. Lokanta baya lükstü ve oldukça pahalı görünüyordu. Kişisel hesabımı öderken, sanki 7 kişinin hesabını birden ödeyecekmişim gibi... anlarsınız ya.

Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin