2.7

1.3K 122 95
                                    

+30 vote yeni bölüm. :) ellerinizden öpeeer!

Gecenin bir vakti ısrarla çalan telefonumun zil sesiyle, gözlerimi zor da olsa araladım ve doğrulup yüzümü sıvazladım. Elimi telefona doğru atarken, yanımda yatan sevimli kedim Roy'un tüylerini okşadım. "O" olayın üzerinden yaklaşık 1 hafta geçmişti ve ben bu 1 hafta boyunca evden dışarıya adımımı bile atmamıştım. Gerçi, beni bizim kızlardan başka arayıp soran olmamıştı. Jung Kook'un aramamasını anlardım, yani... sonuöta bir nevi bana boynuz atmıştı ama, Jae Hyun'un aramasını beklerdim. Konuyu kafamda sonlandırıp telefonu açmayı akıl edebildiğimde, başımı ekrana çevirdim ve panikleyerek telefonu yatağa bıraktım.

JEON. JUNG. KOOK. BENİ. ARIYORDU.

BENİ.

KIM YE RIM'İ!

Saçmaladığımın farkına varıp telefonu elime aldığımda, bekletmeden açtım ve nedenini bilmesem de, sanırım fazla gerilmiştim, tırnaklarımı kemirmeye başladım. Bir müddet telefondan sadece birkaç hışırtı ve yüksek nefes alış sesleri geliyordu. Birkaç kilometre koşmuş gibi.

"Hey," diye mırıldanmayı cesaret edebildiğimde, birkaç saniye hiçbir ses duyamadım. Daha sonraysa kalbimi dört takla attıracak sesi kulaklarımı doldurdu. "Kapını aç, içeri geleceğim." Verdiği emirle beraber ona itaat edip ayağa kalkarken, telefonu çoktan kapatmış olduğunu fark ettim ve kapıya koşup elimi kalbime koydum. Hadi be Ye Rim! Sen neler neler atlattın, bunu mu atlatamayacaksın be kızım!

Kapıyı açarken, kapıda bekleyen Jung Kook'un bedenine bakmaya cesaret edemedim. Ama leş gibi alkol ve sigara koktuğunu rahatça söyleyebilirim. "Yüzüme bak," diye emretti bu sefer. Ayaklarındaki gözlerimi yavaş yavaş gözlerine doğru kaldırırken, yüzünün kan revan içinde olduğunu görmemle, gözlerim yuvalarından atlayacakmış gibi büyümüştü. "Tanrım! Ne oldu sana!?" Kolundan çekip onu içeriye alırken, kapıyı gelişigüzel kapattım ve pansuman yapmak için birkaç parça bir şey aldım. Elimdekileri gördüğünde, yarım yamalak gülümsedi. "İstemez." Kaşlarımı çatarken, onu mutfağa doğru ittirdim.

Yalpalayarak mutfağa doğru sürüklenen Jung Kook'un dudaklarından ufak bir kıkırdama döküldüğünde, kalbimin sıkıştığını hissettim. Kahretsin ki ona çok âşıktım... ama, aklım o kadar karışıktı ki sağlıklı düşünemiyordum. Jae Hyun'un herbir duygusunda kayboluyordum. Aşkı... onun aşkı, gerçekten çok güzeldi. Bana bunu dillendirmese bile, günlerce fark edemediğim gözlerinin derinliğinde sadece beni görüyordum. Öpüşü... öpüşünün beni bu kadar özel hissettirebileceğini asla düşünemezdim. Üstelik, Jung Kook'un tek öptüğü kızın ben olduğumu söylemesine rağmen. Onun öpüşü... beni kendi iç dünyasına çeker gibiydi. Bana herbir derdini saatlerce anlatır gibiydi. Jae Hyun'un öpüşü, maviydi. Dudakları dudaklarımda dolanırken, özgürleştiğimi hissettiriyordu. Öyle ki, ne için olduğunu bile bilmediğim bir umut dolduruyordu içimi. Öpüşü, bana sonsuzluğu anımdatıyordu.

Jung Kook'sa...

Onun öpüşüyse, kırmızıydı. Alev kırmızısı. Dudakları dudağıma değdiğinde, aşkımın içimde alev alıp bizi kapsadığını hissediyordum. Dokunduğu herbir yerim yanıyordu. Kıvılcımlar sarıyordu da bedenimi, dudağı dudağıma sürttüğünde o kıvılcımlar alev alıyor gibiydi. Jung Yoon Oh mavisiyle beni ölümsüzleştirirken, Jeon Jung Kook beni kırmızısıyla tatlı tatlı öldürüyordu.

Jung Kook, sevmek nedir bilmiyordu. O acemiydi, yabancıydı. Sanki yüzecekmiş gibiydi, bana varıncaya kadar kulaçları ama, o kadar dengesiz davranıyordu ki, bu gerçeğe inanmak yerine Jae Hyun'un ardına sığınıyordum. Aptalın tekiydim!

Jung Kook'u deri koltuğuma otuttururken, yanına oturdum ve teriyle ıslanmış yumuşak saçlarını elimle okşayarak yana ittirdim. Gözlerini kapattı. Seğiren çene kaslarından, dişlerini sıktığını anlayabiliyordum. Kaşındaki yarasını temizlemek için uzanırken, tıslarcasına konuşmuştu. "Benim yaramı da mı onunkini temizlediğin gibi temizliyorsun?" Sorduğu soruyla birkaç saniye donakalsam da, çenemi sıkıp yarasını temizlemeye başladım. Bahsettiği kişi Jae Hyun'dan başkası değildi. Dişlerini göstererek kibirle gülümsedi bu sefer, ama gözlerini açmıyordu. "Cevap veremiyor musun, Ye Rim? Söylesene, yüreğini her çarptıran erkeği neden bu kadar sahipleniyorsun?" Gözlerimi kapatıp sakin olmayı bekledim. Tabi ya! Ne bekliyordum ki zaten!? Buraya benimle yüzleşip siktir olup gitmeye gelmişti!

Touches | JJK (DEVAM ETMEYECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin