"Hey!"
"Beklesene!"
Dersliğe yetişmek için adımlarımı daha fazla uzatmaya çalışırken arkamdan birinin bana sesleneceğini düşünemeyecek kadar telaşlıydım. Nefes nefese durup omzumdan arkama baktığımda gri saçlı bir çocuk elinde kalemliğimle arkamdan koşuşturuyordu.
Durmamla beraber aramızdaki mesafeyi kapatması uzun zaman almamıştı,önümde durur durmaz ellerini dizlerine dayamış,nefes almaya çalışmıştı. Elimi omzuna koyup "İyi misin?" manasına gelen bir bakış attığımda başını sallayıp kalemliği uzatmıştı.
Gri saçlı olan bu çocuğu tanıyordum. Benimle aynı sınıfta olmasına rağmen bilmem kaç yıldır buradaymış gibi davranan çocuktu bu. Birkaç kere konuşmuştuk,o kadar. Fakat arkamdan koşacak kadar iyilik beklemiyordum ondan. Eğer kalemlerinize aşık biriyseniz ve bunu etrafınıza gösteriyorsanız,insanların kalemlerinize zarar gelmemesi için elinden geleni yapacağını bir yerlere not edin.
Kalemliği elinden alıp çantama koyarken doğrulmuştu ki ikimiz de derse geç kaldığımızı çalan zille anlamış,beraber dersliğe doğru yürümeye başlamıştık.
"Teşekkür ederim. Daha sonra da verebilirdin,o kadar arkamdan koştun..."
"Sorun değil,nasıl olsa derse yetişemeyecektim,koşmam için bir neden aradım."
Gülümseyerek konuşup saçlarını düzeltirken amfiye giriş yapmıştık. Binanın tarihi havası ciğerlerime dolarken tahta pencerelerden içeri giren ışık süzmeleri binanın eski olduğunu belirtircesine amfide uçuşan tozları açığa çıkarıyordu.
Bu bir süre duraklamama neden olurken,koluma değen ince parmaklar ile bakışlarımı soluma doğru döndürmüştüm.
"Nereye oturacağına karar veremedin sanırım?"
Sessizce başımı sallarken eliyle kolumu nazikçe kavramış,kendi bölgesine doğru çekiştirmeye başlamıştı. Bölgesinde onu bunu çekiştiren arkadaşlarını kısa bir cümlesiyle beraber oradan savuşturmuş,ardından beni de yanına çekerek oturtmuştu.
"Kabalığımdan ötürü özür dilerim,ben Byun BaekHyun. Sen bana kısaca Mükemmel BaekHyun diyebilirsin,pek kısa olmadı ama..."
Burnunu kırıştırırken havada duran elini tutmuş,birkaç kere sallamıştım. Biraz egoluydu fakat bu hangimizde bulunmuyordu ki? Ayrıca,bana kendini başta olduğu gibi gösterip kabullendirmesi takdir edilecek bir davranıştı şu zamanda.
"Memnun oldum Mükemmel BaekHyun. Lu Han,ismim."
"Ya! Demek sende şu burslu gelen öğrencilerdensin!"
Gereğinden fazla çıkan sesi amfide yankı yapmış,hele ki böyle birinin bağırması,tüm sınıfın dikkatini çekmişti. Yüzüm istemsizce ateş atmaya başlarken başımı sallamıştım hızlıca. BaekHyun olanları anlamış olacak ki tepeden bir bakış atmış,dibime daha fazla yanaşmıştı.
"Özür dilerim-"
"Heyecanlı bir kişiliğe sahip olman her seferinde özür dileceğin anlamına gelmez."
Kalemlerimi özenle sıraya döşerken BaekHyun'un gereğinden fazla sessiz kaldığını fark etmiştim,başımı ona doğru döndürdüğümde gülümseyerek bana dönmüştü. Sessiz kalmasının nedenini öğrenebilmek için bakışlarımı odaklandığı şeye çevirdiğimde telefonuna gelen mesaja cevap verdiğini görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
»玉 (J A D E) - [osh+lhn]
Fanfiction"... Ama sen farklısın." "Biz farklıyız LuHan." - 玉. "Yani, başımıza bunlar gelmeseydi, sen beni korumakla mükellef kılınmasaydın..beni yine de sever miydin, başka bir bedenle ya da ruhla yeniden karşına çıksa...