Merhabalar efendim!Fazlasıyla uzun sürdü yeniden burada buluşmamız, öyle değil mi? Bence de öyle oldu.
Yazdığım bölümün devamını getirmeyi unutacak kadar taslakta bekleyen hikayelere odaklandığım için planladıklarımı da tamamiyle karıştırdığımda kendime sinirlendim ve oturup taslak çıkardım, psikopatlığımı konuşturarak, ahanda böyle;;
Yazdıklarımdan bir şey anlayan bire bassın. ( Anında ikiye basarım :D )
Bu bölümü biraz geçiş bölümü olarak algılayın lütfen. Hem SeHun'un Kral rolüne bürünmesine hem de tüm dünyada artık işin nasıl son raddeye geldiği için gereken hazırlıkları hızlandırdığına dikkatinizi çekmek isterim ki siz bölümü okuduktan sonra fark edeceksiniz zaten.
Son olarak sizi bilemem fakat ben burayı fazlasıyla özlemişim, bu yüzden siz bu bölümü okurken ben çoktan diğer bölümü yazıyor olacağım. Uyarmak isterim, art arda bölüm gelirse benim bu alışılmadık hareketim yüzünden kalpten gideyim demeyin sakın, size ihtiyacım var. :)
Sanırım diyeceklerim bu kadar. Boş boş konuşarak sizi daha fazla bunaltmak yerine şöyle alalım ;
Hiç vazgeçmeden aynı engellere takılmanın, sürekli aynı seçimleri yapmanın, dönüp dolaşıp aynı yere geri dönmenin nasıl bir his olduğunu bilir misiniz?
Bana kalırsa bilemezsiniz. Açıkçası, içinde bulunduğum bu kısır döngüyü kimse yaşamadan bilemezdi.
Derin bir nefes alarak bedenimi saran soğuğun aksine, ciğerlerime dolan dondurucu havaya rağmen içimde bir yerlerde hala inatla yanarak beni küle çevirmeye devam eden yangını söndürememiştim. Yapamazdım ki zaten, engelleyemezdim. Güvendiğim kişilerin beni kandırmasına kıyasla ben; anılarımızı düşleyerek, fotoğraflarımıza bakarak, bana onları hatırlatacak eşyaları yanımda taşıyarak onlara bu şekilde karşılık verirken onlardan istediğim kesinlikle bu olmamıştı. Biraz saygı, biraz sevgi ve bolca sadakatti onlardan umduğum tek şey. Fazla bir şey değildi ki bunlar, nefes alan her insan yerine getirebilirdi ki yapmışlardı. Bana bolca sevgi ve saygı vermişlerdi fakat en önemli şeyi, sınırımın ne olduğunu, unutarak beni yarı yolda bırakmaktan da çekinmemişlerdi. Babam beni bütün bunlarla baş başa bırakarak erkenden terk ederken Jackson ise aslında arkadaşım olmadığını yüzüme söylemeyerek ihanet etmişti.
Neden her seferinde yüzüstü bırakılıyordum?
Kötüydüm, birilerinin benim için ölmesine neden olmama rağmen kendi isteğimle bu duruma karşı çıkmadığım için çoğu katilden bile kötü olmaktan çok duygusuzdum. Hiçbir işe yaramamanın ne olduğunu yıllarca bilmeme rağmen ağırlığını omuzlarımda ilk defa bu kadar hissetmek bana acı vermekten başka bir şey yapmamıştı. Bazı şeyleri değiştirmeye çalıştıkta daha dibe batmanın ne demek olduğunu resmen yaşayarak öğrenmiştim. Şimdi ise, işin içinden çıkamıyordum. Giderek kendi hatalarımın içinde boğuluyordum ve bu fiziksel değildi. Gölgeler ve o küçük kız dışında başta bana zarar veren kendim idim, bir türlü susmak bilmeyen vicdanım ile. Ben sürekli ülkeden ülkeye sürüklenmeye alışmıştım, benim için sorun değildi fakat başka birisinin senin için yorulduğunu görmek bile yetiyordu acı çekmene. Annemi, arkadaşlarımı, yanımızda sürekli koşuşturarak haber getirip götüren insanları bile bir şekilde idare edebilirdim ama SeHun'u asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
»玉 (J A D E) - [osh+lhn]
Fanfiction"... Ama sen farklısın." "Biz farklıyız LuHan." - 玉. "Yani, başımıza bunlar gelmeseydi, sen beni korumakla mükellef kılınmasaydın..beni yine de sever miydin, başka bir bedenle ya da ruhla yeniden karşına çıksa...