[GIRIŞ]
"Yavrum, yemeğe çağırıyorlar seni. Hadi gel." Küçük çocuk dizlerini başına çekmiş yatağının başlığına yaslanarak oturuyordu ürkekçe. Yaşlı kadın yanına ilerledi. "Namjoon..."
Başını daha da dizlerinin arasına gömerken yüzünü sakladı küçük çocuk. Kimsenin ağlamasını görmesini istemiyordu, insanların karşısında ağlamaktan nefret ediyordu çünkü. Onunla dalga geçecekler diye düşünüyor, önlem alıyordu kendince.
Yaşlı kadın yanına oturdu. Elini küçük çocuğun ellerine dokundurdu yavaşça. Nasırlı elleri küçücük parmakları içine aldığında küçük çocuğun minik elleri bütün derisini kaplayamasa da kaplamak için can atmıştı adeta. Yüzünü kaldırdığında gözleri kırmızılaşmıştı hafiften. Yaşlı kadın buruk bir gülümseme oluşturup nasırlı ellerini çocuğun yüzüne çıkardı ve parmaklarıyla gözyaşlarını sildi. "Üzülme, ben sana iyi bakacağım Joon'um. Senin en iyi arkadaşın olacağım."
Başını salladı kocaman kalbinin ısıttığı sıcacık bir gülümsemeyle. Yaşlı kadının boynuna kollarını dolayıp sarıldıktan sonra çekildi. Yaşlı kadın yerdeki peluş dinozoru eline alıp yüzünü arkasına saklayarak dinozoru konuşturdu. "Hadi gel, bak senin sevdiğinden yapmış dadıcık. Hem içinde gezegen şeklinde patatesler varmış, bence çok lezzetlidir."
Güldü Namjoon. "Ama gezegenler yenmez ki?"
"O zaman ben de seni yerim? Whaa!..." Dinozorla beraber küçük çocuğu yatağına savurup gıdıklayan yaşlı kadının içi mutlulukla doluydu. Namjoon kahkahalar atıyordu. O sırada sesleri duyan müdüre hanım içeri girdi. "Biz sizi bekliyoruz aşağıda, ve siz burada eğleniyorsunuz. Öyle mi Miss Yweon Jang?"
Yaşlı kadın, kendinden yaklaşık 20 yaş daha genç olan disiplinli kadına baktı ayağa kalkarak. "Üzgünüm müdire hanım, biraz üzgündü. Şimdi geliyoruz-"
"Görüyorum ne kadar üzgün olduğunu." Yaptığı imalarla ayıplar gibi yaşlı kadına kafa sallayıp trip atar gibi aşağı kata inerken yaşlı kadın Namjoon'la gülüşüyordu. "Hadi gel."
Namjoon yatağından kalkıp yaşlı kadının elini tutarak aşağı indi arkadaşlarının (saydıklarının) yanına. Kantinin kapısı açılınca çocukların kafası Namjoon'a döndü. Namjoon gözlerini kaçırarak ürkek ürkek adımlarla yemek tabağını alıp yerine geçerken utanmış gibi hissediyordu.
Yerine geçti ve yemeğine daldırdı kaşığını Namjoon. Karşı tarafta ayakta duran ve ona gülümseyen yaşlı kadına baktı. Bu yetimhanede bir tek ona değer verebiliyordu. Ve sevdiği tek insan da oydu. Ki zaten arkadaş saydıklarının insan olup olmadığı konusu da bu aralar sürekli aklına takılmıştı.
Küçüklüğünden, hatta bebekliğinden beri buradaydı Namjoon. Dadısı olarak değil de bir babaanne olarak gördüğü o yaşlı kadınla beraber büyümüştü. İyi ki ona bağlıydı. Çok şanslıydı.
Birden önüne fırlatılan ve üzerine damlayan yemekle yanındaki, önündeki ve etrafındaki çoğu kişinin ona baktığını farkedip yan tarafında yemeğiyle oynayan kişiye baktı.
"Bunu neden yapıyorsun?" Çocuk ona baktı tersçe. 'Salak mı bu?' Der gibi sorgulayan bakışlara soru yöneltmek istemedi Namjoon. Ama tekrar sorma cesaretini buldu içinde. "Bana bunu neden yapıyorsunuz? Ben size ne yaptım?"
"Sus ve yemeğini ye, aptal!" Yanındaki çocuk susunca diğeri başladı. "Tam bir gerizekalı!"
"Kendini ne sanıyor bu? Hah, hayalet gibiydi bir anda aramıza girme kararı mı aldı? Aptal..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
◄[Ⓧ]► X-WATT 1: Asıllar® | #f-action (✓)
Fantasy"Kendisini X-Men filminden uyarladığım kurguda farklı güçlere sahip 11 üyenin yaşadığı maceralara şahit olacaksınız." (DİKKAT! Yazarın ilk kitaplarından biri olduğu gerekçesiyle, epey eski bir kurguyu okumaktasınız. Yazım yanlışları ve üslup, akıcıl...