14. Bölüm

623 24 4
                                    

Oldukça huzursuz olan uykumdan, kendimi kasmaktan ağrıyan vücudumun sızısı ile uyandım. Oda loştu. Yatağımın karşısındaki duvardaki saate baktım. Saat gece 03.48 di. Birisi ışığı kapatmış olmalıydı. Gece lambası yanıyordu sadece. Üzerime örtülen örtü de aynı kişi tarafından olmalıydı. Bugün fazla uyumuştum şu an hiç uykum yoktu. Yatağımın sağında duran komodinin üzerinde sürahi, ilaç ve kapaklı saklama kabında iki dilim kek vardı. Karnımın aç olmasını umursamadan sadece ilacı içtim. Yataktan kalkarak odadan çıktım sessizce. Uyanık kimse yoktu sanırım. Zaten bu saatte uyanık olmaları saçma olurdu. Salondaki cam kapıdan bahçeye geçtim. Bahçe bakımlıydı. Çeşit çeşit çiçekler vardı. Kapının biraz ilerisinde sallanan bahçe koltuğu, bahçenin ortasında ise büyük bir çardak vardı. Sallanan koltuğa oturup bağdaş kurdum.

Ay açık bir şekilde geceyi aydınlatıyordu. Gökyüzünde bulut yoktu. Kafamı sallanan koltuğun yaslanma yerine dayadım. Yeni hayatım bana çok uzaktı. Sanki birisi yaşıyor hayatımı ben uzaktan seyrediyorum. Mutlu muydum? Hayır. Ben hiç mutlu olmamıştım. Sadece hamile olduğumu öğrendiğimde mutlu olmuştum. Dudaklarıma ufacık bir gülümseme geldi kondu. 8 yaşında olacaktı benim kızım. Dudaklarımda ki gülümsemeye inat gözlerimdeki yaşlar bir bir akıyor. Hıçkırıklarım peşisıra artarken kendimi durduramıyordum. Elimle ağzımı kapatıp hıçkırıklarımı durdurmak istedim. Yasladığım yerden kafamı kaldırıp, kendime çektiğim bacaklarıma kafamı koydum. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum. İçim yanıyor. Bu ailenin bir ferdi olmak canımı yakıyor. Evlerinin üzerine kara bulut misali hüzne boğmuştum. Bazen düşünüyorum, onlara haksızlık değil mi? Kendi acımla onları yaralamak. Dizime yanağımı yaslayarak, yerdeki çimenlere daldım. Düşünceler beynimde kurt gibi içimi kemiriyor ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Ne buradan bu aileden gitmek istiyordum. Ne de eski hayatıma dönmek. Bunca süreden sonra eski hayatıma dönebilir miydim? Herkes için daha iyi mi olurdu? Ait olamamak çok zormuş. İnsanın içinden bir şeyleri alıp götürüyor. Kendinden vazgeçiyorsun ama yapamıyorsun. Kendin olmak istiyorsun o zaman başkalarından vazgeçmek zorunda kalıyorsun. Gözlerinde ışıltıyla bakıp benden tek bir olumlu şey bekliyorlar. Yapamıyorum. İçimdeki ölmüş ruhum bana zarar verirken, beni her dakika yaşamaktan nefret ettirirken ne çekip gidebiliyorum , ne de ruhumu yaşatabiliyorum.
Ben arafta kaldım.

SELİM'DEN

gördüğüm güzel rüyadan uyanmak istemesem de uyanmıştım artık. Saat daha 03.32 idi. Yatağımdan kalkıp mutfağa geçtim. Sürahi den bardağa su doldurup sandalyeye oturarak suyumu içtim yavaşça. Kalkıp mutfaktan çıkacakken mutfağın boydan boya camından Burak'ların evinden bahçeye çıkan kişiyi gördüm. Sürgülü kapıyı açıp yakından bakınca çıkanın Hanne olduğunu anlayınca şaşırmıştım doğrusu. Genelde evde ruh gibiydi. Gittiğimde sadece yemeklerde görüyordum. O zaman da çok nadirdi konuştuğu. Her ne kadar korunaklı bir site de olsa bu saatte bahçeye çıkması pek güvenli değildi. Daha bir sene olmamıştı sitede bir eve bahçesinden doğru hırsız girmişti. Yanına gidip uyarmak istedim ama vaz geçtim. İçeri girene kadar bekler girmezse gider söylerdim. Benden rahatsız olacağını çok iyi biliyordum. Yanına gidip yanlış anlamasını istemezdim. Bahçedeki sandalyeye oturup rahatsız etmeyecek şekilde içeri girmesini bekledim.

İlk defa yüzünde gördüğüm küçücük, varla yok arası gülümseme şaşırtmıştı beni. Çok geçmeden daha gülümsemesi yüzünden silinmeden ağlaması beklediğim bir şey değildi. Hıçkıra hıçkıra ağlamasına karşı yanına gitmek istedim. Ama hastanede olan olaydan sonra ve çekimser bir insan olduğunu bildiğimden gitmemeye kararlıydım. Kafasını benden yana çevirip dizlerine yatırdı. O kadar dalgındı ki bir kaç santim daha kafasını kaldırsa beni görebileceği halde fark etmemişti beni. Gözlerinden akan yaşlar dizlerinde büyük bir ıslaklık bırakmıştı. Arada durduramadığı hıçkırıkları, gözlerindeki derin hüzün ve insanlara karşı bu kadar temkinli olması beni onun hakkında bir şeyler öğrenme konusunda mecbur hissettiriyor. Uzun bir süre gözleri çimenlere dalmış durduktan sonra uyuduğunu fark ettim. Orada uyumasına izin veremezdim. Tedirgin ve temkinli adımlarla bahçe arasındaki çit kapıya gidip yan bahçeye geçtim. Hanneye biraz yaklaşınca hafif öksürerek uyandırıp dikkatini çekmek istedim. Ama duymadı beni. Biraz daha yaklaşıp tekrar öksürdüm. Yine duymayınca mecbur elimi sırtına koyup adını seslendim. Elimi sırtına koyup daha adını tam seslenememişken uyanıp oturduğu yerde dikeldi. Gözlerinden akan yaşlar kurumamıştı daha. Kirpikleri ıslak ve hafif birbirine geçmiş, gözü hafif kanlanmıştı.

Bırak Beni Böyle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin