17. Bölüm

494 22 2
                                    

BURAK'TAN

Fark ettiğim şey şuydu ki, Hanne bizden önce yaşadığı hayatından yeni yaşamına sert bir şekilde geçiş yaptığı için bocalıyordu. Güven sorunu tabi ki vardı. Bana güvendiğini de hiç sanmıyorum. Eksikliklerini tamamlamak istiyordu sadece. Aile eksikliği en önemlisi. Sonradan dahil olduğu bir yerde, insan her zaman bir kişiye kendini daha yakın hissetmez miydi? Hanne de kendini buna mecbur hissediyor. Sadece neden ben onu bilmiyorum. Psikolojisinin iyi olmadığının farkındayım. Tuğçe hanıma kendini tamamen açmadığının da. Nereye kadar böyle devam edecek onu da bilmiyorum. Su ona iyi mi yoksa kötü mü gelir onu da bilmiyorum.

Arabada düşünceler içinde kerim beyin yanına giderken, yan koltukta uyuya kalan Hanneye baktım. Yaşadıkları hazmedilir şeyler değildi. Öz baban bildiğin kişinin yıllarca tecavüzüne maruz kalmak. 8 yaşında, hiç bir şeyden haberi olmadan, 6 yıl boyunca... İnsan diline alamıyor böyle bir şeyi ama Hanne yıllarca yüreğinde taşımıştı. 8 yaşında. Tabi ki her yaşta zor, kabullenmek zor. Ama oyunlar oynaması gereken yaştaydı. Küçücüktü.

Kerim beyin evinin önüne arabayı park edip Hanne'ye baktım. Hala uyuyordu. Saat daha erkendi uyanmasını bekleyebilirdim. Kendi kemerimi çıkartıp Hanneye dönüp yavaşça onun da kemerini çıkardım. Ne kadar sessiz olmaya çalışsamda kemeri bırakırken çıkan sesten sıçrayarak uyandı. Önce ses çıkan yere ardından hızla dönüp bana baktı. Kemerini çıkartmak için Hanne'ye doğru eğilmiştim. Her ne kadar daha önce sarılmış da olsak, bu yakınlık onun için tedirgin ediciydi. Çoğu zaman bakınca hiç bir şey anlaşılmıyor gözlerinden ama bazen o kadar açık bir kitap gibi ki. Gözlerinden neden bu kadar yakınsın ne yapıyorsun dediği bariz belliydi şu an. Kendi koltuğuma daha fazla çekilip aklındaki soruları giderdim.

'Rahat uyu diye kemeri çıkarmıştım ama uyandırdım. Geldik Kerim beyin evine.'

Kafasını aşağı yukarı sallayıp araba kapısını açıp dışarı çıktı. Nasıl yaşanır bu kadar korkuyla? Her korkuyla bakışında içimde patlayan volkan yüreğimi yakıyor. Onu içime sokup bütün acılarını dindirmek istiyorum, bütün korkularından arındırmak. Ama elimden hiç bir şey gelmiyor.

Ben de arabadan inip Hanne'nin yanına gittim. Kollarını kendine sarmış beni bekliyordu.

'Kerim beyin evi hemen şurada, bizi bekliyordur zaten. Sen yine uzun kollu giyinmişsin . Sıcaklamıyor musun? Ben Asu' ya söyleyeyim bir eksiğin var mı baksın. '

' Gerek yok her şeyden fazlasıyla var teşekkür ederim. '

Gerek yok dese de yine de aklımın bir köşesine not ettim. Kapının önüne geldiğimizde zile basıp bekledim. Kerim bey çok bekletmeden kapıyı açtı. Gözleri önce tam karşısında duran beni ardından solumda duran Hanne'ye kaydı. Hanneyi sevdiği hatta özlediği belliydi. Ama çekinceleri de vardı.

'Buyrun geçin içeri. '

Elimle Hannenin önden geçmesini sağladım. Ardından bende geçip, daha önce geldiğim için bildiğim salona Hanneyi yönlendirerek geçtik. Kerim bey de kapıyı kapatıp arkamızdan geldi.

HANNE'DEN

Salona geçip Burak ile yan yana koltuğa oturduk. Amcam da karşı koltuğa geçip oturdu. Bir süre kimse konuşmadı. Kafamı kaldırıp bakamıyordum. Bunca yıl sonra, ilk karşılaşmamızda büyük bir kriz yaşamışken şu an da ne diyebilirdim ki?

' Nasılsın Hanne? İyi misin ailenin yanında?'

'İyiyim. Alışmaya çalışıyorum.'

Kafamı kaldırmadan oynadığım ellerime bakarak cevap vermiştim. Kafamı biraz kaldırıp yanımda oturan Burak'a baktım. Ona dönmemle gülümsedi. Amcama dönüp baktığımda o da ikimize gülümseyerek bakıyordu.

Bırak Beni Böyle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin