1. Bölüm

3.4K 66 2
                                    


Midemin bulantısı artık dayanılmaz raddedeydi ama kusmak istemiyordum. Yatağımın örtüsünü kaldırıp yatağıma yattım. Nisan ayındaydık, havalar soğuk değildi. Üstüme örtüyü örtmedim bu yüzden. Cenin pozisyonunda uyumayı bekledim.

Kalktığımda saat 05.56 idi. Kalkıp banyoya gittim ihtiyaçlarımı giderip mutfağa gittim. Elma alıp yedim. Bugün 30 nisan cumartesiydi. Sandalyede otururken mutfak camından dışarıya baktım, hava bulutluydu. Yağmur yağacaktı belli. Mutfağımın döküntü duvarları yine su sızdıracaktı rutubet olacaktı.

Derin bir iç çekip sandalyeden kalktım. Üzerime krem rengi ince bir kazak altıma siyah çok dar olmayan pantolonumu giydim. Saat 06.23 idi. Evden çıkmadan şemsiyemi alıp çantama koydum, üstüme montumu giydim. Kapıyı kilitleyip 4. kattaki dairemden çıktım. Yağmur henüz yağmıyordu. Yürüyerek Taksim'in yokuş sokaklarından yavaş yavaş çıktım.

Beyoğlu'nda bir kafede hafta sonları çalışıyorum. Mutfakta tatlı yapıyorum, bazen evlere sipariş alıyorum. Yetimhanenin bana kattığı tek özelliktir tatlı yapabilmek. Saat 07.04'te kafedeydim. Erken gelmiştim her zamanki gibi. Bu yüzden kafenin anahtarı bende de vardı. Kapının kilidini açıp içeri girdim. Üzerime mutfak kıyafetini giydim ve ellerimi yıkayıp mutfağa geçtim. Önlüğümü takıp işimi yapmaya başladım. Vişneli tart hazır olduğunda fırına verip limonlu cheesecake için kolları sıvadım. İşimi yarılamışken bir tıkırtı duydum. Kahretsin, kapıyı kilitlemeyi unutmuştum. Kimdi bu saatte gelen. Saat 07.43 tü çalışanlar bu saatte gelmez. Elime bir bıçak alıp önlüğümün içine gizledim yavaş ve sessiz adımlarla içeri geçtim. İlk başta kimseyi göremedim. Bu daha çok tedirgin olmama neden oldu. Bir ses duyduğuma eminim çünkü. Sonra köşede oturan kişiyi gördüm 25-30 yaşlarında uzun boylu esmer bir erkek. Hafif kısık ve titrek sesimle

'Buyrun?' dedim.

Dışarıda yağmur başlamış olmalı ki saçlarından sular akıyordu kıyafeti de ıslaktı. Alnına bir kaç tutam saçı yapışmıştı. Ona seslenirken montunu çıkarıyordu ki dönüp bana baktı

'Ah kusura bakmayın yağmur çok yağıyordu önüme gelen ilk dükkana girdim, açık olmanıza çok sevindim çevrede başka dükkan yok girebileceğim.'

evet yoktu başka dükkan yakınlarda

'Üzgünüm ama açık değiliz'

korkudan olsa gerek sesim çatallı çıkıyordu.

'Bu saatlerde açık olmadığınızı biliyorum ama izin verirseniz yağmur dinene kadar beklesem?'

bu bir ricadan çok olmasını istediği şeyi bana bildiriyor gibiydi. Kaşlarımın yavaşça çatıldığını hissettim.

'üzgünüm 9 da açıyoruz'

Bu sefer onun sinirlendiğini çattığı kalın kaşlarından anlamıştım.

'peki iyi günler'

diyip çıktı. Arkasından çıkışını izledim. Çıktığını görüp dört saniye boyunca gitmesini bekleyip kapıyı kilitledim. Dışarıda hala yağmur yağıyordu. Kalbim küt küt atıyorken sırtımı kapıya yasladım elim kalbimde derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım.

Fırının alarmı ötünce hatırladım fırındaki tartı, hemen koşup aldım fırından iyi ki alarm kurmuşum. Cheesecake in kremasını yapıp onu da fırına verdim. Çikolatalı vişneli browni, Alman pastası ve karamelli trileçe yaptım saat 09.37 idi çalışan herkes gelmiş ardından yavaş yavaş müşteriler de geliyordu. Anlaşılan yoğun bir gün olacaktı.

Benim mutfakta işim bitmişti. Kafenin sahibi Ahmet abi serviste yardım etmemi rica ettiği için giyinme odasına geçip mutfak kıyafetlerini çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydim belime bir önlük bağladım. Elime not defteri ve kalem alıp yeni gelen müşterinin yanına geçip siparişlerini sordum. Tahminen lise son sınıfı üç kız öğrencileriydi. Kahvaltı tabağı peynirli börek ve çay siparişlerini alıp, mutfağa verdim siparişleri. Beklerken yeni müşteri geldi masasına gidip siparişini sordum.

Bırak Beni Böyle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin