19. Bölüm

467 18 0
                                    

Ayşen hanımın elini uzatması ile yerden kalkmam gerektiğini anlayarak kendi çabamla yerden kalktım. Ayağa kalkmam ile ayağımda ve yüzümün sol tarafında acı hissettim. Yaşlardan ıslanan yanaklarımı silip hemen sağımda duran kapıdan çıkıp gitmek için adım atmam ile ayağımı sandığımdan daha çok burktuğumu anladım. Ayşen hanım da anlamış olmalı ki kolumdan tutup beni durdurdu.

'Biraz oturun lütfen. Size su getireyim pek iyi gözükmüyorsunuz.'

Nereye gideceğimi bilmesemde biran önce gitmek istiyorum. Ama gidecek gücü kendimde bulamadım. Az önce oturduğum koltuğa oturup olanları düşündüm. Yanılıyordu. Bırak'ın sandığı gibi değildi. Ama ben daha kendime bile anlatamıyorken ona nasıl kendimi açıklayabilirim?

Önüme konulan bardağı alıp bir kaç yudum su içtim. Önemli olan kızım. Evet Burak ile kesinlikle konuşacağım. Ama önce kızım.

'Kızımın velayeti için ne yapmam gerekiyor. '

'Normalde bir form doldurup tüm koşullar mevcutsa denetim altında çocuk evlat edinebilirsiniz. Ama sizin önce DNA testi yapmanız gerekiyor. Sonuç uyumlu çıkarsa mahkemeye başvurmanız gerekiyor.'

Başımla onaylayıp ayağa kalktım.

'Teşekkür ederim. En kısa zamanda DNA testi için gelicem.'

O da beni başıyla onayladı başka bir şey demedi. Acıyan ayağımla hızlı yürüyemiyordum. Topallamıyordum ama üzerine fazla yük verince acıyor. Sonunda ulaştığım kapıyı açıp çıktım odadan. Benim bedenim şu ankinden çok daha fazla acılar görmüştü. Binanın koridorundan çıkış kapısına doğru yürüdüm. Ben daha kapıdan çıkamadan, kapının sol tarafındaki merdivenlerden bir sürü çocuk koşturarak bahçeye çıkmaya başladı. Olduğum yerde durup çocukların geçmesini bekledim. Çocuklar merdivenlerden itişe kakışa inerken Su'yu görme umuduyla dikkatle izledim ama tabi ki bu kalabalıkta bulmam imkansız. Bütün çocuklar gittikten sonra arkalarından bende çıktım bahçeye. Bir süre bahçede oynayan çocukları izledikten sonra artık gitmem gerekiyordu. Yetimhanenin bulunduğu cadde boyunca yürüdüm. Ne kadar yürüdüğümü bilmeden, karşıma bir park çıkana kadar düz yolda ilerledim. Parkın içine girip gördüğüm ilk banka oturdum. Oturduğum zaman ayağımın zonklaması başladı. Bacağımı öne uzatıp bileğimi ovaladım. Acısıyla yüzümü buruşturdum. Neden bu kadar acıyor? İç çekip geriye yaslandım.

Eski çalıştığım pastaneye gitmem gerekiyordu. Ahmet abi bana yeniden iş verirdi. Her ne kadar hiç bir şey demeden çekip gitsemde anlayacağını düşünüyorum. Kalacak yer elbet bulurum. Tek sorunum kızımı almak olacak. Ama o benim kızım, ve kızımın yeri annesinin yanı olacak. Yetimhane değil.

Kafamda planladığım gelecek ile boğuşurken, varlığına hiç alışamadığım sürekli unuttuğum telefonun çalması ile istemsizce İrkildim. İçinde çok da bir şey olmayan çantamda zorlanmadan aldığım telefonun ekranına baktım. Hiç kimseyi kaydetmediğimi düşünürsek tabi ki arayan numarayı bilmiyorum. Asu'nun anlatmasıyla öğrendiğim şekilde açtığım telefonu kulağıma götürdüm, bir şey demeden karşı tarafın konuşmasını bekledim.

'Benim almam gereken bir şey var. Ben dönene kadar lütfen oturduğun bankta beni bekle. İşim çok uzun sürmez.'

Sesinden Burak olduğunu anlasamda emin olmak için sordum.

'Burak?'

'Evet benim. Lütfen beni parkta bekle, işim uzun sürmez. Kendine dikkat et.'

Görmeyeceğini bilsemde Kafamla onayladım.

'Hanne?'

'Tamam. Bekliyorum.'

Telefonu kapatmasıyla kulağımdan telefonu çekip çantama geri koydum. Parkta olduğumu bildiğine göre hiç gitmemiş ve yurttan çıktığımdan beri arkamda bir yerlerdeydi. Bu muydu aile olmak? Kardeşinin senden korktuğunu, hatta kendisine tecavüz edeceğinden korkan kardeşine sabretmek mi? Bencil bir insan değilim. Hayır kesinlikle değilim. Onların ne hissettiğinin , Burak'ı nasıl üzdüğümün farkındayım. Ama ben daha olanları hazmedemedim bile. O benim babam değil. Benim kızım yaşıyor. Benim beni gerçekten seven bir babam var, ailem var. Eski yaşantıma göre babam bile bana zarar vermişse, başkaları da verirdi. Ama şu an da babam gözümün içine bakıyordu onunla konuşmam için.

Bırak Beni Böyle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin