VII

4.7K 441 131
                                    

Bulutlar acaba şimdiye kadar Taehyung gibi çok mu acı çekmişti? Zira şu anda yıllarca içine attıklarını bir bir döküyor gibiydiler. Taehyung bunu yapamazdı, birilerine patlayamazdı. O yüzden bulutları kendisine benzetmeyi bırakıp durumu basitçe tanımladı. Yağmur yağıyor, bardaktan boşanırcasına.

Realite buydu, aptal acılar değildi. Felaket yağmur yağıyordu ve onun şemsiyesi yoktu. Bazen her şeyin farklı olmasını isterdi, mesela kendisini almaya gelecek bir ailenin varlığı. Annesi hayattaydı ama şu saatlerde çalışıyordu. Bu yüzden Taehyung tek başınaydı.

En azından çok yakın bir arkadaşının olmasını istedi. Yağmurda şemsiyeyi ortak kullanabileceği bir arkadaş.. Bu dünya eşcinseller için fazlasıyla zordu. Sırf bu yüzden bile hiçbir zaman arkadaşı olmayacaktı, bunu biliyordu. Taehyung fazla yalnızdı.

Korkuyla bir adım attı. Islanmaktan hoşlanmıyordu, hasta olmaktan ise nefret ederdi. Şuan ıslanırsa hasta olacağına emindi ve küçüklükten beri soğuğa karşı zayıftı bünyesi. Çekingen bir şekilde bir adım daha attı.

Adımlarını hızlandırdı. Birkaç saniye sonra başının üstünde hafif bir ağırlık hissederken afallamayla karışık bir şekilde bakışlarını ağırlığın sahibine çevirdi, onu görür görmez kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. Jeon Jungkook. Ama o bir saniye bile dönüp Taehyung'a bakmamıştı. Onun yerine, "Hırkam ve ben bir süreliğine sana eşlik edebiliriz." dedi ve yürümeye başladı. Taehyung başta ikilemde kaldı, neden Jungkook kendisine iyi davranıyordu ki? Acaba teşekkür etmeli miydi? Bu düşüncenin hemen ardından vazgeçti. Daha sonra teşekkür edebilirdi, şuan Jungkook'un vereceği tepkiden korkuyordu ve bu anı bozmak istemiyordu.

Kendisi için hırkasını vermişti, Taehyung da o hırkayı ıslanmamak adına başının üstünde tutuyordu. Aynı zamanda göz ucuyla devamlı Jungkook'a bakıyordu. Gözleri, yağmurda ıslanmış saçları, şekilli burnu ve öpülesi dudaklarıyla o kadar kutsalmış gibi geliyordu ki Taehyung'a.. Ona hayrandı. Fakat daha çok hayran olduğu nokta gülüşüydü. Güldüğünde öndeki iki dişi ön plana çıkıyor ve onu tavşan gibi gösteriyordu. Yaptıkları yüzünden ondan ne kadar nefret ederse etsin, o gülümsemeyi gördüğünde kalbine sıcacık bir his yayılır ve dayanamayıp gülümserdi. Onu bu kadar fazla seviyordu işte. Taehyung'u mutsuz edip bir başkası tarafından mutlu edildiğinde bile, sunduğu o gülümseme aklını başından alıyordu.

Taehyung tekrardan Jungkook'a baktığında her şeyi unuttu. Onun tüm yaptıklarını. Hatta bir anlığına Jungkook'un kendisine çok fazla değer verdiğini, bu yüzden yağmurdan korumaya çalıştığını sandı. Gülümseyerek konuştu.

"Teşekkürler Jungkook."

Jungkook aniden duraksadı. Şaşkın bir yüz ifadesiyle Taehyung'a baktı. "Ah be! Sen miydin? Fark etmemişim. Sen olduğunu bilsem hırkamın uğruna ıslanmasına izin vermezdim. Pis eşcinsel. Islan bundan sonra." Kaşlarını çatıp hızlı adımlarla yürümeye başladı.

Taehyung da böylece tatlı rüyasından uyandı. Jungkook'un kendisine iyi davranması imkansızdı. Ne bekliyordu ki? Sadece herhangi birisi olduğunu düşünüp yardım etmek istemişti. Çünkü o herkese iyi davranırdı. Bir kişi hariç. Hasta Taehyung.

Derin bir iç çekti. Pozitif olmayı denedi. En azından bir süreliğine onunla yürüdüm! Etrafına baktı. Hem zaten otobüs durağına ulaşmışız. Bu noktadan sonra hırkasına ihtiyacım yok ki.

Taehyung burukça gülümsedi.

i can't think straightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin