XXII

4.2K 422 120
                                    

Eve geldiğimden beri annem ve babam sorunumun ne olduğu konusunda daha çok üzerime gelmeye başlamıştı.

Sanırım bu sayede en saçma dolaptan çıkma -bu deyimi sonradan öğrendim- hikâyesine ben sahip olmuştum.

Yatağımda uzanmış, sinirden gözlerim dolmuş bir şekilde olanları düşünüyordum. Her şeyi. Bir çocuğa aşık olduğumu, bunu asla aileme söyleyemeyeceğimi ve o çocuğu çok kırdığımı. Gerçekten kötüydüm günlük.

Birden omzumda bir el hissettim. Bu annemdi. Yatağımın kenarına oturmuştu ve bana bakıyordu. "Jungkook-ah, neyin var? Neden bu hâldesin?" Sesi oldukça endişeli geliyordu.

Ona bir şeyimin olmadığını söyledim.
İnanmadı.
Tekrar ettim birkaç defa.
Gitti.
Beş dakika geçmeden babam geldi.
Ağzımdan laf almaya çalıştı.
Geçiştirdim.
Gitti.

Bu döngü iki kez daha tekrar ettikten sonra annem geldi yine. Onlardan kaçamayacağımı biliyordum. Cesaretimi toplamaya çalıştım.

"Sana söyleyeceğim." diye başladım. "Ama.. biraz.. çekiniyor olabilirim. Önce beni evden atmayacağınıza söz verin, ne olursa olsun oğlunuz olarak göreceğinize ve seveceğinize."

Annemin yüzündeki dehşet ifadesini görmeliydin günlük. Kadıncağız kendisine hâkim olamayarak bağırdı. "Tanrım! Jeongguk ne yaptın?!"

Fazla tepki verdiğini fark edince durdu. Saçlarımı okşadı ve sakince konuştu. "Dinliyorum."

Ona açıkça itiraf edemezdim. "I can't think straight." dedim. Bu bir kelime oyunuydu. Anlamasını ümit ediyordum.

Yüzüme boş boş baktı. "Düzgünce düşünemiyor musun? Hangi konuda?"

"Anne.." dedim. "Lütfen anla. I can't think straight.." Sanırım bir ipucu daha vermeliydim. "En sevdiğim anime karakteri Yagami Light.." diye devam ettim. "Yagami." Vurguladım.

Bilirsiniz, Yagami'yi tersten okuyunca iamagay oluyor. Yani I'm a gay. Bu çok aptalcaydı ama açıkça söyleyecek cesaretim yoktu.

Bir süre odama gelmedi kimse. Acaba çözmüşlerdi de, hasta olduğum için mi yanıma gelmiyorlardı? Korku içimi yiyip bitiriyordu.

Sonunda kapı açıldı. Annem ve babam oldukça ciddi bir ifadeyle içeri girdiler. Babamın yüzündeki hayal kırıklığını görmüştüm. Korkuyla ayağa fırladım. "Beni evden atmayın. Bu tedavi edilebilir bir şeyse tedavi olurum. Lütfen benden nefret etmeyin. Lüt-"

Annemin gülüşüyle yalvarmam yarım kaldı. Yüzlerine baktım, ikisinin de ciddi ifadesi yumuşamış gibiydi. Bu beni evden atmayacakları anlamına mı geliyordu?

Yatağıma oturdum. Annem ve babam da iki yanıma oturdu. Dudaklarımı ıslatıp konuşmalarını bekledim.

Babam boğazını temizledi. "Bilmiyorum.. Bu iş bana ters.." Annemin kolunun arkasından babama ulaştığını hissettim. Çimdik atmış olmalıydı. Babam irkilip devam etti. "Ama etrafımda böyle insanlar olmadığı için garip geliyor olmalı.. En iyisi annen konuşsun."

"Jungkook-ah." Annem konuşmaya başladı bu sefer. İkisi de ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Ama beni evden atmayacaklarını anlayıp rahatlamıştım.

"Ne baban ne de ben bu konuda çok bilgiliyiz. Ama ben bunun bir hastalık olduğunu düşünmüyorum. Bir hastalık olsa, insanlar kurtulmaya çalışır ve kurtulmanın bir yolunu bulurdu. Fakat.." Elimi tuttu. "Her yıl haberlerde gördüğüm onur yürüyüşlerinden anladığım kadarıyla... onlar da normal birer insan. Yani sen de normalsin. Eşcinsel olman seni hastalıklı ya da sapık yapmıyor." Elimi sıktı. Bunu söylemek zor geliyor gibiydi ama yine de kelimeler dudaklarından döküldü. "Din konusunda da.. Kendi aklın var değil mi? İstediğin dine inanmakta özgürsün ya da dinini kendi istediğin gibi yaşamakta. Birisini sevmek seni günahkâr yapmamalı."

Böyle karşılayacaklarını hiç düşünmemiştim. O an çok mutlu oldum, günlük. Neredeyse mutluluktan ağlayacaktım.

Annem sessizliğini koruyan babama bir çimdik daha attı. Şimdi babam konuşacaktı galiba. "Ne olursa olsun, seni seveceğiz oğlum."  dedi. İkisi de bana sarıldı. Kendimi küçük bir çocuk gibi hissettim günlük.

"İstersen arizona kertenkelesi ol. Biz seni yine de seveceğiz. Sen bizim güzel kalpli oğlumuzsun Jungkook.. Seni biz yaptık. Bizim gibi mükemmel ebeveynlerden çıkan bir çocuk nasıl sorunlu olsun?" Gülüşümü tutamazken babamın beni mutlu etmeyi iyi bildiğini düşündüm. İşte babamı bu yüzden seviyordum. Şu hayatta gerçekten beni güldürmeyi iyi bilen az sayıda insandan birisiydi.

Sonra ortam tekrar ciddileşti bir anlığına. "Hadi bize anlat her şeyi Jeongguk." dedi annem.

Ve anlattım. Aileme daha önce olan kız arkadaşlarımı hiç böyle anlatmamıştım fakat Taehyung hakkında her şeyi anlattım. Tanışmamızı, onu izlerken gözlemlediklerimi, ona olan sevgimi, onu kırışımı.. Her şeyi. Tabi ona bebeğim demek istediğimi söylemedim. Hâlâ çekiniyor ve utanıyorum bu konuda. :)

Anlatmayı bitirdiğimde annem saçlarımı sevdi. "Jungkook, hadi araştıralım!" dedi. Ben bir şey soramadan elinde laptopla önümde belirmişti bile.

Ve çok geç saatlere kadar eşcinselliği araştırdık. Bilimsel makaleler okuduk. Üçümüz de bir sürü şey öğrendik.

Tıp bunu bir hastalık olarak kabul etmiyormuş günlük! Ben hasta değilim!

Bugün oldukça kötüydü ama gecem çok güzel geçti. Ailemi çok seviyorum, iyi ki dolaptan çıkmışım!

Aa aa, belki bilmezsin günlük sen bu deyimi. Senin için açıklayacağım.

Coming out of closet yani dolaptan çıkmak, eşcinsellerin eşcinsel olduklarını açıklamalarını tanımlayan bir deyim.

İyi geceler günlük. Yarın yepyeni bir gün olacak, eşcinsel ve normal Jeon Jungkook için!

i can't think straightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin