X

4.5K 468 111
                                    

Taehyung için yine yorucu bir gündü. Okuldan sonra geldiği kafede oradan oraya koşturuyor, siparişleri yetiştirmeye çalışıyordu. Bulduğu bir boşluğu değerlendirerek kendisine en yakın masadan bir sandalye çekip oturdu. Her yeri ağrıyordu. Kısa bir süre kafasını masanın üzerine koyup dinlendi.

Diğer garsonlardan biri adını söylediğinde hemen doğruldu. İş arkadaşı, bir masayı işaret ediyordu. Taehyung onun gösterdiği masaya baktığında şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Ardından içini derin sıkıntı kapladı. Hana, Jungkook ve okullarından birkaç öğrenci daha. Taehyung Hana'nın gözündeki ifadeyi görünce ondan daha da tiksindiğini hissetti. Kendisiyle uğraşmamaları için dua etmeye başladı ancak bunun fayda etmeyeceğini şimdiden biliyordu.

Yavaş adımlarla masaya yaklaşırken gözlerini hepsinden kaçırıyordu. Aniden gülmeye başlayan Hana onu daha da germişti.

"Aman canım niye öyle korkuyormuş gibi davranıyorsun? Bizim senden korkmamız lâzım ama gördüğün gibi arkadaşımızı ziyarete geldik."

Taehyung cevap vermedi. Sadece siparişlerini aldı ve uzaklaştı. Jungkook gazoz isterken geriye kalan kişiler de buzlu çay söylemişti. Elindeki tepsiyle geri dönerken oldukça dikkatliydi. Ne kendisine sataşmalarına karşılık verecek ne de bir beceriksizlik yapıp rezalet çıkmasına neden olacaktı. Kararlıydı. Masaya yaklaştığında kızlardan biri ayağa kalktı.

"Dur sana yardım edeyim." Niyeti elbette yardım etmek değildi. Topuklu ayakkabısıyla Taehyung'un ayağına basarken çocuk refleks olarak hızla hareket etmişti. Böylece elindeki tepsiyi düşürdü. Jungkook'un üzerine.

Taehyung şok olmuş bir yüz ifadesiyle Jungkook'a bakıyordu. Aslında alacağı tepkiye hazırlıyordu kendisini. Jungkook bağırıp çağıracak, aşağılayacaktı kendisini. Buna emindi.

Fakat Jungkook beklediğinin aksine sessiz kaldı. Bir mendille üzerine dökülen içecekleri silmeye başladı. Tabi Taehyung bunu fark edemedi çünkü Hana'nın cırtlak sesi bütün dikkatini dağıtıyordu. Bağırıp çağırıyor, erkek arkadaşını ne hâle getirdiği hakkında Taehyung'a hakaretler ediyordu.. ve aynı zamanda onu burdan kovduracağının da sözünü veriyordu.

Taehyung özür dilemeye başladı. Hiç durmadan özür diliyordu. Ama kimse onu dinlemedi. Patronu gelip onu azarladı ve kaçınılmaz son gerçekleşti. Kim Taehyung kovuldu. Yavaşça eşyalarını toplayıp gözyaşlarıyla uzaklaşırken Hana ve arkadaşları ona gülüyordu.

Otobüste dalgın bir şekilde ayakta duruyordu. Neden insanların kendisinden bu kadar nefret ettiğini sorgulamaktan yorulmuştu ama insanlar ondan nefret etmekten yorulmamıştı.

Otobüs aniden fren yaptığında ayaklarının önüne düşen küçük bir çantaya çevirdi bakışlarını. Eğilip çantayı aldı ve gözleriyle sahibini aradı. Birkaç saniye içinde çantanın sahibi olan kız Taehyung'un yanında bitmişti.

"Ah, frenden dolayı çantayı elimde tutamadım.. ve sonra işte buraya uçtu. Teşekkür ederim." Gülümsedi. Kızın kim olduğunu bilmiyordu ama formasından anladığı kadarıyla aynı okuldalardı.. ve şey, sıradan bir öğrenciden çok daha güzel olduğunu ister istemez itiraf etti Taehyung kendisine. "Rica ederim bir şey yapmadım."

"Adım Yeeun. Senin adın ne?" Taehyung'un yanına iyice yaklaşırken sordu. Taehyung bu âni ilgiden aynı anda hem rahatsız olmuş hem de mutlu hissetmişti.

"Taehyung." dedi farkında olmadan gülümseyerek.

Bu cevabın üzerine Yeeun biraz düşünür gibi oldu. "Aa ben de nereden tanıdık geldiğini düşünüyordum. Sen o çocuksun değil mi? Eşcinsel olan?"

Taehyung'un gülümsemesi uçup giderken yorgun bir ifade kapladı yüzünü. Bunun üzerine Yeeun'un gülüşü eklenince iyice kötü hissetti.

"Hey, diğerleri gibi seni yargılamayacağım. Sana bir teklifim var.." Taehyung'un boyuna ulaşabilmek adına parmak ucuna çıktı ve çocuğun kulağına fısıldadı.

i can't think straightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin