XXVIII | Özel Bölüm

6.1K 449 151
                                    

Otobüsten inerken gülümsüyordum. Jungkook oradaydı, durakta beni bekliyordu. Tıpkı benim gibi gülümseyerek. Öyle güzel gülüyordu ki.. Hâlâ onu hak edecek ne yaptığımı, onun beni sevmesini sağlayacak neyim olduğunu merak ediyorum. Onunlayken her şey bir rüya gibi ve ben bu rüyadan uyanmaktan gerçekten çok korkuyorum.

"Günaydın bebeğim." Beni kollarının arasına alırken söyledi.

"Günaydın Kookie~" Kookie ona verdiğim takma ad. Kurabiyeyi anımsatıyor ve Jungkook da kurabiye gibi çok tatlı olduğu için ona öyle sesleniyorum. Ayrıca bazen çok yapışkan davranıyor. Bu hoşuma gidiyor ama her geçen gün onun böyle alışık olmadığım bir yönünü keşfedince şaşırıyorum. Onun bu kadar şapşal olacağını asla düşünemezdim.

Kolumu tutup beni durağın arkasına çekti ve etrafı kontrol etti. Fazla insan yoktu ve durağın arkasında yalnızca ağaçlar vardı. Ne yapmaya çalıştığını soramadan beni kendisine çekti ve dudaklarımızı buluşturdu. Bu şimdiye kadarki kırk üçüncü öpüşmemizdi. Evet, sayıyordum.. ve yine evet, Jungkook iyileştiği günden beri hastayken öpemediği zamanların acısını çıkarıyordu.

Onun öpme şeklini seviyordum. Her seferinde beni oldukça yavaş öpüyordu ilk başta, her bir ânın tadını çıkarır gibi. Ardından öpüşü sertleşiyordu, sanki yarın yokmuş gibi öpüyordu. Eh, otobüs durağının arkasında öpüşürken de böyleydi. Normalde oldukça severdim ama böyleyken, etrafta bizi izleyen insanların olabileceğini düşünürken, rahat edemiyordum. Dudaklarımızı ayırıp ona sarıldım.

Kırk dört. Jungkook, sınıfta bile öptü beni. Bunu nasıl yaptığına hâlâ inanamıyorum, nasıl cesaret ettiğine ve benim nasıl cesaret ettiğime. Ama yaptı. Önce defterlerimizi açtı ve kafalarımızın üstüne koydu, ardından hızlıca yaklaşıp dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı.

Jungkook'a neden yapışkan dediğimi anlıyorsunuzdur sanırım. Hiç durmadı, gün boyunca böyle şeyler yaptı. Derslerde sıranın altından elimi tuttu. Hatta bir keresinde, öğretmenin sorduğu soru için elini kaldırmaya çalıştığında, benim elimi de kaldırmıştı yanlışlıkla. Cidden, oldukça rezil bir andı.

Sonra, öğlen sınıfta kimse yokken beni uzunca öpmüştü. Ya birisi içeri girseydi? Hayali bile korkutucu, bir kâbus. Ama bir şekilde ona güvendim. Birlikte tüm zorlukları aşabileceğimizi düşündüm.

Okul çıkışında, Hana ve arkadaşları yanımıza geldiğinde bile. Ya da Yeeun endişeyle peşlerinden koştuğunda bile. Normalde korkardım. Ama bu sefer öyle olmadı. Jungkook yanımdaydı, elimi tutuyordu.

Hana önce benimle dalga geçmeye başladı. "Pşşt. Yeeun'dan ayrıldığını duydum. Gay olduğunu saklamak için onunla çıktın değil mi? Ah zavallı Yeeun!" Yeeun'a dönüp onun için üzülüyormuş da teselli ediyormuş gibi sırtını patpatladı. Tekrar bana baktığında gülüyordu, Jungkook'la bizim kenetlenmiş ellerimizi görene kadar. O an yüzündeki gülümseme uçup gitti. Bozulduğunu belli etmemeye çalışarak konuştu. "Ah Jungkook? Duymadın mı? O iğrenç bir gay, eminim onunla arkadaş olmak istemezsin." Yine bir sırıtış vardı yüzünde ve bir parmağını saçına dolayıp saçıyla oynuyordu. Ama dediğim gibi, beni korkutmuyordu. Sadece sinirleniyordum. Saçıyla oynarken ve bana boş bakışlarını yollarken ona 'Aptalsın' diye bağırmak istiyordum.

Ben herhangi bir atak yapmadan Jungkook beni çekiştirerek yürümeye başladı. Hana bizi takip ediyordu. Amacı neydi bu kızın? Cidden. Gülmeye, dalga geçmeye devam etti.

En sonunda Jungkook durdu. Ona döndü. Gözünün dolduğunu fark ettim. Elimi bıraktı ama beni kollarının arasına aldı konuşmaya başlamadan önce. "Bilmiyorsun! Hiçbir halt bilmiyorsun ve düşünemiyorsun! Okulda bile yüzüne hangi boyayı süreceğini düşünmek yerine beynini çalıştırmaya ne dersin?" Cümlelerini oldukça ciddi ve kızgın bir şekilde söylemişti. Hana ve yanındakiler, hatta Yeeun bile afallamıştı.

"Hiç elinde olmayan bir şey yüzünden nefret aldın mı birisinden? Mesela ne bileyim, yüzündeki bir benden dolayı insanlar sana iğrenç olduğunu söyledi mi? Ya da herhangi bir lanet olası şey için? Hayır, değil mi?! Hep ailen tarafından pohpohlandın, güzeldin, istediğin erkeğin ilgisini çekebilirdin, kendini mükemmel sandın. Hiç dışlanmadın değil mi?"

Hana sessizliğini koruyordu. Jungkook'un âni çıkışının şokunu üzerinden atamamış gibiydi. Gerçi, hiçbirimiz tam olarak atamamıştık.

"Bir düşün, düz olduğun için, erkeklerden hoşlandığın için dışlandığını, insanların sana iğrenç dediğini! Ne hissederdin ha?! Ben.. Ben sizin yüzünüzden âşık olduğum çocuğa berbat davrandım.. Sizin dışladığınız insanlardan biri olmayayım diye onu incittim, ağlattım.. Sonra da kendim ağladım. Buna hakkınız var mıydı? Cevap versene! Etrafta onlarca koca avcısı kadın ve kadınları sadece ihtiyacını karşılayacak birer alet olarak gören piç kurusu erkekler varken, benim Taehyung'a duyduğum aşk mı sorunlu oluyor?"

Jungkook bizi yeni bir şoka uğratıyordu. Onlara bu kadar rahat açıklayacağını düşünmemiştim. Ben şaşkındım, Hana ve arkadaşları tarif edilemez hâldeydi ve Yeeun oldukça endişeli görünüyordu.

"Taehyung benim erkek arkadaşım. Sizin yüzünüzden onu çok kırdım fakat hepsini düzelteceğim. Onu bir daha incitmenize izin vermeyeceğim. Bizden uzak duracaksınız!" Tekrardan elimi tutup yürümeye başladığında, dayanamayıp arkama baktım. Yeeun kendisini toparlamıştı, Hana ve arkadaşları ise hâlâ korkmuş görünüyordu.

"Hana, gördüğün gibi homofobikler de gizli eşcinseldir. Güzelim, beni beğeniyorsun değil mi? İstersen deneyebiliriz, pek zeki olmasan da hoş kızsın be sonuçta!" Yeeun'un kahkahasını duydum. Fakat devamında olanları göremedim.

Neyse ki sonradan öğrendiğime göre bir kavga olmamıştı. Ama epeyce koşmuş ve kızlar tuvaletine girip saklanmıştı. Şapşal, arada şöyle trollükler yapmasa olmuyor. Ama onu seviyorum yine de, iyi bir arkadaş.

Ve işte o günden beri üçümüz de kimliğimizi saklamıyoruz, olduğumuz kişiden korkmuyoruz. Bu cümleyi yazarken Jungkook bana yüz sekseninci öpücüğümüzü verdi günlük. Yani, artık saymıyorum ama o kadar olmuştur değil mi?

-TaeKook'un günlüğü

Evet.. Veda konuşmasını bu bölümde yapacağımı söylemiştim önceden, aslında tam olarak veda konuşması sayılmaz, çünkü umuyorum ki bu son görüşmemiz olmayacak. Aklımda çok fazla kurgu var fakat hangisini yayınlayacağım konusunda çok kararsızım uzun bir süredir, o yüzden bu hesaptaki başlangıcımı bir uyarlamayla yapmak istedim, umarım beğenmişsinizdir. Başta bir kız shipi için yazılan hikayeyi erkeklere uyarlamak fazlasıyla zor gelse de sizin şirin yorumlarınız sayesinde kendimi daha iyi ve yazabilir hissettim, hepinize kocaman müteşekkirim.

Bu kitabı uyarlamamdaki en büyük amaç insanların içlerinde bastırmaya çalıştığı duyguların aslında yanlış olmadığını anlatmaktı. Sadece heteroseksüel insanlar için değil, LGBT bireylerinin de aslında yanlış yolda olmadığını, birini sevmenin, ona bağlılık hissetmenin onları günahkâr yapmaması gerektiği görüşünü aşılamak içindi her şey.. Umarım siz de aynı şekilde düşünüyorsunuzdur veyahut en kısa zamanda bunu idrak edersiniz.

Bu bölüme kadar bütün hikayeyi okuduğunuz için teşekkürler. Lütfen sevdiği için her şeyi yapabilecek sevimli Jungkook'u ve güzel kalpli, güzel ruhlu Taehyung'u unutmayın. Bizi, Taekook'u çok çok sevin! Kendinize iyi bakıın!

i can't think straightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin