Yoongi'yi yatağına uzatıp, başında bekleme kararı alan Jeongguk'a Taehyung karşı çıkmıştı. Onun kalmasını istemiyordu, Yoongi'nin bu halde olmasının sebebi oydu. Yoongi'ye bir metre dahi yakın olmasını istemiyordu.
"Bay Jeon, buradan çıkarsanız mutlu oluruz. Burada kalmanızı gerektirecek hiçbir şey yok."
Jeongguk gözleriyle Yoongi'nin bedenini izlerken, bakışları bu cümleler üzerine Taehyung'a kaydı. Taehyung bu bakışlardan hafifçe ürkse de, dik durdu. Jeongguk cidden korkutucu bakıyordu, Taehyung bu bakışlarla hiç karşılaşmamıştı.
"Taehyung'du değil mi? Bak şimdi Taehyung, bir yanlış yaptığında ne yapman gerekir?"
Sessizce konuştuktan sonra Taehyung'un gözlerine bakmaya devam etti. Taehyung anlamıştı nereye varmaya çalıştığını, sessiz kalmak istedi ama yapamadı.
"Ama onun canını yakıyorsunuz. Ben sırf bu yüzden bile onun ailesinden nefret ederken, sizden nasıl etmeyeyim? Bakın Bay Jeon;"
Deyip yatağın kenarına kuruldu Taehyung ve konuşmasına devam etti Jeongguk'a bakarken.
"Ben bu çocuğu öz kardeşim gibi seviyorum. İstese canımı veririm, her şeyim onun. O benim canım. Anlıyor musunuz? Ayrıca, sizinle ilgili ne oldu bilmiyorum çünkü gelip bize; bırakın bizi, bana anlatmadı. Yoongi'nin bana bir şey anlatmadığı görülmemiştir, sizi temin ederim. Bu çocuk sizin onunla olan buluşmanızda bile gelemeyeceğinizi öğrendiğinde neler neler düşündü. Çünkü siz onu kabullendiniz, sonradan da bir kenara attınız. Her ne yaptıysa ya da Minji yaptı artık bilemem, onu dinlemeliydiniz. Dinleseydiniz bu halde olmazdınız, diyorum ya hiçbir şey bilmiyorum. Ama Yoongi'yi tanıyorum. O, bu dünya da tanıyıp tanıyabileceğiniz en saf insan. Saf derken salak demek istemiyorum, temiz kalpli. O isteyerek birisini kıracak bir insan değil, o isteyerek birisine zarar verecek bir insan değil. Ben onun aşağıdaki haline ilk defa şahit oluyorum, siz onu derinden yaralamışsınız. Şimdi bana söyleyin, sizden neden ve nasıl nefret etmeyeyim?"
Jeongguk, Taehyung'un bu uzun konuşmasını kafasında evire çevire düşünüyordu. Taehyung haklıydı, onu dinlememişti çünkü olayı bile anlatmamıştı. İki eliyle sertçe yüzünü sıvazladı ve ardından Taehyung'a dönüp konuştu.
"Haklısın, benden nefret edebilirsin. Ama sadece onun tarafından düşünüyorsun. Bak;"
Deyip telefonunu cebinden çıkarttı Jeongguk ve hemen ardından Yoongi ile olan mesaj paneline girdi. Biraz yukarı çıkıp, Taehyung'a uzattı telefonu ve okuması için gözlerinin içine baktı. Taehyung, telefonu eline aldığında mesajları okumaya başlamıştı bile.
Konuşmanın sonunda alayla güldü Taehyung, çünkü Yoongi'yi gören bir kişi bile bunları yazacağına inanmazdı. Ama Jeongguk onu az çok tanımasına rağmen, buna inanmıştı. Bu yüzden telefonu geri uzattı ve alaylı gülüşüyle, Jeongguk'a bakmaya başladı.
"Birincisi, Yoongi kimseyle bu şekilde konuşmaz. İkincisi ise, buna inanacak kadar salak olmanız benim gözlerimi yaşartıyor Bay Jeon. Bu zamana kadar nasıl hayatta kaldınız?"
Jeongguk kendisinden küçük birisinin bu şekilde kendisiyle konuşmasına takılmıştı ama önemli değildi, çünkü kendisi de Yoongi'yi kırmıştı. Yoongi'yi sinir krizi geçirtecek şekilde kırmıştı ve duyacağı her şeyi hak ediyordu.
"Taehyung, sence de yeterli derecede üzgün değil miyim?"
"Değilsiniz!"
Taehyung bir anda bağırarak yerinden kalktığında, Jeongguk irkilmişti. Bunu beklemiyordu, aniden çıkan yüksek ses ile gözleri de şaşkınca açılmıştı. Ama bu birkaç saniye sürmüştü çünkü kaşları istemsizce çatılmıştı.