20

667 55 22
                                    

Jeongguk, birazcık endişeliydi. Çünkü Yoongi'nin gerginliğini biliyordu, tanımadığı insanların arasında nasıl davranacağını bilmediğini bildiği gibi. Onun gergin olmasını istemiyordu yaşça büyük olan, ailesi Yoongi'nin düşündüğü gibi bir tepki vermeyecekti çünkü.

Evde dolanıyordu şimdi de, daha onu almaya gitmesine beş saat vardı. Yani ne halta saat sabah yedi de uyanıp, saat sekiz de tam olarak hazır olmuştu anlamıyordu. İlk defa bir öğrencisinin, kendi ailesiyle tanışmasının verdiği bir heyecandı bu aslında. (hatta ilk öğrencisinin, ki bu kişi Yoongi gibi özel bir çocuktu.)

Yani o buna böyle bir isim koymak istemişti.

"Oğlum bu ne hal, niye volta atıp duruyorsun ortalıkta?"

"Efendim?"

"Dünyaya dön Jeongguk, kafana bir tane geçirmemi istemiyorsan. Ne bu halin diyorum, Yugyeom ile mi kavga ettiniz?"

O ana kadar Yugyeom bile aklına düşmemişti aslında Jeongguk'un. Kaşlarını çattı, ailesiyle bunu konuşmamıştı daha. Hazır babası da evdeyken konuşması gerekiyordu, annesine içinden bir sürü minnet sundu bunu hatırlattığı için.

"Anne babamı da alıp, buraya gelir misin? Konuşmamız gereken bir şey var."

"Jeongguk, beni korkutuyorsun yavrum. Önemli bir sorun yok ya?"

"Yok hayır, sadece konuşmam gereken bir şey var sizinle."

"Tamam o zaman, babanı da alıp geleyim ben."

Jeongguk ufak bir baş sallamayla, bir koltuğa yerleşti ve beklemeye başladı. Şu an Yugyeom konusunu konuşmak istediğine emin değildi ama hayatında ne karar aldıysa ailesiyle paylaşmıştı. Bu yüzden bunu da üzerinden zaman geçmeden söylemeliydi.

Annesiyle babası, salona geldiklerinde koltuklara kuruldular ve Jeongguk'un da oturmasını beklediler. Genç adam da oturunca, meraklı bakışlar onu buldu.

"Biz, yani Yugyeom ile ben ayrıldık; çünkü bir şeyler yanlış ilerliyordu epeydir. Ben aşkın bizim ilişkimiz gibi olduğunu sanmıyordum, ama düzeltiriz sanmıştım. Düzelmedi, daha da kötüye gitti hatta. Ben de buna bir son vermek adına ilişkimizi bitirdim."

Babası ve annesi başlarını salladılar, anladıklarını belli edercesine. Babası söze girmeden önce biraz öksürdü ve dikkatleri üzerine çekti.

"Şimdi oğlum, hayat senin hayatın. Biz bir şey diyemeyiz, ama sanki sen de şu öğretmenliğe başladığından beri Yugyeom'un yanına uğramıyordun bile. Yani çocuğu da anlamak lazım bir yandan."

"Evet baban haklı, bugün gelecek olan çocuk... Adı neydi? Hah, Yoongi. Yoongi ile derslere başladığınızdan beri Yugyeom'u aksattın sanki oğlum."

Jeongguk, derince bir nefes aldı ve verdi. Bakışlarını anlık olarak yere indirdi ve yeniden kaldırdı. Annesiyle babasına hak veriyordu ama bu yaşadıkları yeni bir şey değildi.

"Bakın, haklısınız zaten. Ama ben yarın öbür gün bir okulda işe başladığımda da aynısı olacaktı. Mecburiyet bu, sonsuza kadar aylak aylak dolaşamazdım. Bunu ilk konuştuğumuz da bana hak veren Yugyeom, dikkat çekmek için yapmadığı şey kalmadı ve ben Yoongi'yi onun için ektim. Ayrıca bizim bu durumumuz Yoongi'den önce de vardı. Açık konuşmak gerekirse, sadece bedenlerimizi paylaşıyorduk. Hayatlarımıza dair, en ufak bir paylaşım yoktu. Aşk bu değil bence, tamam Yugyeom'u sevdim ve hala daha seviyorum. Ama ona derin bir bağ ile bağlı değilim, bunun için yapabileceğim de bir şey yok-"

"O zaman dediğin gibi bu aşk değil."

Annesinden gelen yanıtla, kaşlarını kaldırarak annesine baktı Jeongguk. Ne demekti bu şimdi? Bunun aşk olmadığını biliyordu ama annesi sanki daha farklı bir şeyleri ima ediyor gibiydi. Bunu fark etmişti, orta yaşlı kadının ses tonundan.

cafuné • yoonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin