Yoongi, odasında bir sağa bir sola giderken aynı zamanda düşünüyordu. Ya onu sevmezse başkaları gibi? Ya onu ilk gördüğü anda tiksinirse? Ya anlattıklarını anlamazsa ve onu sinirlendirirse? Ya onu bıktırırsa?
Şimdiden tedirginlik başlamıştı kendisinde, çünkü onun etrafında kimse yoktu ki. Yani bir elin parmaklarını geçmezdi arkadaşları. Kimse sevmezdi onu karakteri yüzünden. Çok fazla çocuksu olduğunu söyleyip giderlerdi, Yoongi de üzülürdü. Hep böyle olmuştu, değişmeye de çalışmıştı ama yapamamıştı. Dış görünüşünü bile değiştirmeye çalışmıştı ama cidden olmamıştı!
Ve bir de farklı olan cinsel yönelimi vardı, herkes tarafından bilinen.
"Of!"
Sesli bir şekilde ofladığında, ablası kapının önünde belirmişti. Baygınca Yoongi'ye baktı ve gözlerini devirip konuştu.
"Pişt! Matematik öğretmenin nasıl birisi? Yakışıklı mı?"
Yoongi duyduğu sesle yerinden sıçradı ve arkasını döndü. Ablasının bezgin yüzü ile dudaklarını büzüp, bakışlarını yere eğdi. Merakından bakmıştı ve evet yakışıklıydı. Ablası da güzeldi, kesin ikisi sevgili olurlardı ve dersleri de mahvolurdu. Mükemmeldi.
Ya da kendisi fazla evhamlıydı. Her neyse.
"Bilmiyorum bakmadım hiç fotoğrafına. Aradım sonuçta, nereden görebilirim ki abla ya!"
Yalan söylediği için bakışlarını kaçıran ve kızaran Yoongi'ye ablası inanmamıştı ama boşverdi. Nasıl olsa yaşlı birisi gelecekti. Omuz silkip odanın girişinden ayrıldı.
Yoongi ise saate baktı. Saat ikiye beş vardı, şimdiye kadar gelmesi gerekmez miydi öğretmeninin? Yoksa vaz mı geçmişti ki? Yüzünü astı ve ayakta durmak yerine, yatağının ucuna çöktü. Parmaklarını birbirine kenetleyip, dudaklarını büzdü ve ellerine bakmaya başladı.
Yaklaşık on dakika boyunca orada oturdu ve öğretmeninin gelmeyeceğine kanaat getirdiğinde, başını öne eğerek odasından çıktı. Neden odasında olduğunu da bilmiyordu ya, neyse.
Mutfağa gidip bir bardak su içecekti ki, ablasının alaylı sesini duydu.
"Seni daha görmeden bıraktı. Ne kadar ezik olduğunun farkında mısın acaba?"
Ablasının lafı gözlerini doldurduğunda, ağlamamak için kendini kastı. Alt dudağını dişleriyle öğütmeye başladığında, zil çaldı. Aniden başını kaldırıp, kapıya koştu Yoongi.
Kapının deliğinden bile bakmadan, kapıyı açtığında karşısında öğretmenini gördü. Dolu gözlerle ona bakarken, Jeongguk'un yüzündeki gülümseme yerini koruyordu. Bir anda öğretmeninin boynuna atladı Yoongi. Jeongguk ise bu davranışını garipsedi, çünkü böyle bir şey beklemiyordu?
Yine de küçük çocuğu karşılıksız bırakmak istemedi ve şaşkınlığını bir kenara atarak hafifçe kollarını sardı Yoongi'nin bedenine.
Yoongi geri çekildiğinde, Jeongguk yüzüne gülümsemesini yerleştirmeye çalışıp kollarını çekti. Yoongi utanmıştı, bunu daha ilk defa gördüğü birisine nasıl yapabilirdi ki? Hele ki öğretmenine! Yüzü kızarmaya başlamıştı bile.
"B-ben... Çok çok çok özür dilerim öğretmenim! Ben gel-gelmeyeceğinizi düşündüm ve... Üzgünüm gerçekten yapmamalıydım!"
Jeongguk bu sefer sahici bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Yoongi ona bakmıyorken, bu şekilde ona bakmasında sakınca yoktu kendince. Nedenini bilmiyordu, ama birilerine samimi bir şekilde gülümsemeyeli bayağı oluyordu Jeongguk için.