yoongi, jeongguk'u çizerken içi öylesine dolup taşıyordu ki... onun her bir detayını parmaklarının uçlarına taşımak, yoongi'yi gökyüzünde gibi hissettiriyordu.
gülünce gözlerinin kenarlarında oluşan çizgiler ve gözlerinin kısılması, gülünce oluşan minik gamzeleri, kaşındaki pirsing, burnunu kırıştırması, tavşana benzeyen dişleri, dudaklarının şekli, boynunun inceliği ve uzunluğu, saçlarının uzamış hali... jeon jeongguk sanatın kendisiydi ve herkesi sanatçı yapabilirdi. ama yoongi jeon jeongguk'un tek sanatçısı olmak istiyordu. sadece ona sanat yapmak istiyordu, onun sanatı olmak istiyordu.
yoongi çizime dalmışken, jeongguk da onu inceliyordu. klişe bir tabir olacak ama... diye düşünüyordu; yoongi kanatsız bir melek...
onu bu şekilde seviyordu jeongguk; sanki dokununca kırılacak bir camdı, ama bir o kadar da güçlü bir demirdi. bir tarafı güneş, diğer tarafı aydı. bir içini ısıtıyordu, bir yolunu gösteriyordu. her gün onun hakkında farklı bir bilgi alıyordu, her gün ondan bir şeyler öğreniyordu. kalbi sancıyordu böyle zamanlarda jeongguk'un, üstesinden de gelemiyordu. bunun ne olduğuna dair bir fikri de yoktu, öylece kıvranıyordu.
"bugünlük bu kadar yetsin hyung, seni saatlerce orada dikmek istemem."
aslında ikisi de jeongguk'un orada öylece dikilmesini isterdi. yoongi onun varlığını hissetmeyi, onu izlemeyi, onu sanatı yapmayı seviyordu. jeongguk'da da durum bundan farklı değildi. orada öylece durup, onu saatlerce izleyebilirdi. hem belki kafasındaki soru işaretlerine bir cevap bulurdu.
"zaten yemekler de tamamlandı güzelim, sofrayı kuralım hadi. artık bakabilir miyim?"
"hayır hyung tamamlanmadan bakamazsın demiştim, unuttun hemen."
jeongguk gülerek teslim olmuş gibi ellerini kaldırdı ve omuzlarını silkti.
"tamam güzelim sen bakabilirsin diyene kadar bakmayacağım."
yoongi gülümseyerek başını salladı ve eşyalarını odasına bırakıp geri döndü. sofrayı beraber hazırladılar, yemekleri afiyetle yediler. yoongi sahiden çok şaşırıyordu. bu adamın beceremediği bir şey var mı? diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.
sofrayı topladıktan sonra oturma odasına tam geçmişlerdi ki, ikisinin de telefonuna aynı anda mesaj geldi.
parkjim, tanışın!! adlı grubun adını AMK TIMARHANESİ olarak değiştirdi.
parkjim: YA SİZ NE YAPIYORSUNUZ
NE YAPIYORSUNUZ
NE
NEjeonggukjeon: ne oluyor burada yine?
namnam: JACKSON SENİ DAYAK MANYAĞI EDECEĞİM
namnam çevrimdışı.
wwhks: DELİRECEĞİM DHDKDHSKDHDKHDKDH
kimtaehyung: ben bu kadar eğlenebileceğimi hiç hesaba katmamıştım.
yuh.hoseokuk: bizimle takıl hayatını yaşa aslanım shskdgdkhdkdhd
minmin: canlarım benim 💕💕
nasıl da anlaşıyorlar gördün mü hyung? 😏😋jeonggukjeon: evet güzelim iyi anlaşıyorlar da
sorun ne?wwhks: ben anlatıyorum shzkshkdhdkdhdkdh
şimdi biz buluştuk hepimiz, evet sizden ayrı siz zaten birbirinizi tanıyorsunuz
neyse
dedik ki bir kafeye gidelim
gittik oturuyoruz, içecekler geldi falan
sohbet ediyoruz bir yandan
tatlı çocuklarsınız btw
bir anda bir kadın geldi namjoon'a adını sordu, namjoon adını söyledi ve kadın namjoon'a bir tokat çıkarttı
amk dedik ne oluyor ne alaka eski sevgilisi desek imkanı yok, jimin'i aldattı desek onun da imkanı yok sonuçta bu çocuk gay değil mi
tabii bunu sadece ben, hoseok ve jimin diyormuşuz sjsdhkdhskshskdhd