27

504 49 17
                                    

Yoongi'nin ağzından•

Sessizlik.

Kaçarımın olmadığı, derin bir sessizlik.

Ruhumun en ücra köşelerini sızım sızım sızlatan bir sessizlik.

Ölüm sessizliği.

Jeongguk yanımdaydı, birlikte susuyorduk. Sessizlik, bizi çepeçevre sarmıştı; uğultulu rüzgar bile sessizliğimizi bozamıyordu. Çünkü o da yoktu. Bizim aramızda, bizden başka kimse yoktu.

Geldiğinden beri bana bakıyordu, gözleriyle karşı karşıya gelmiştim; biliyordum. Kaçamak oynuyordum, neredeydi bugün babasının gırtlağına çöken Min Yoongi? Şimdi neyden korkuyordum?

Kaç saat geçmişti buraya geleli? Bir? İki? Belki de üç? Hiç sessizliğimizi bozmamıştık, bir kere sarılmamıştık, beni sevememişti daha. Çünkü izin vermemiştim.

İzin verirsem, neler olacağını çok iyi biliyordum. Ve bunun olmasını istemediğimden, ben hep karşıma bakıyordum. O ise bakışlarımı bir saniye bile olsun yakalayabilmek için bana bakıyordu.

Neden bakıyordu?

Neden yanımdaydı?

Neden kaçmamıştı?

Neden?

Kafamda bunlara benzer daha birçok soru varken, gökyüzüne bakamayacak kadar kirlendiğimi hissediyordum. Ben bu değildim, değişimi kabul etmem de ki amaç da bu değildi. Ben sadece canımı yakanların canını yakacaktım, ben böyle olmayacaktım.

Ay bile ışığını esirgerken ben, nasıl kirlenmemiş olabilirdim ki?

Canım öyle bir yanıyordu ki... Babamı alt edersem her şey çözülür sanıyordum, öfkem biter; eski halime geri dönerim sanıyordum. Beni dışlayanlar haklıymış, cidden çocuk gibiymişim.

Jeongguk hala susarken, ilk konuşanın ben olmamı istediğini biliyordum. Ben de konuşmak istiyordum, ama korkuyordum. Neyden korktuğumu dahi bilmeden. Belki de onu kırmaktan korkuyordum, belki de ağlamaktan. Belki de tüm öfkemi ona kusmaktan. Ama korkuyordum. Bu korku damarlarımda kol geziniyordu.

"Hyung,"

Sonunda harfler ağzımdan izinsiz bir şekilde çıkarken, o bu durumu yadırgamamıştı. Belki de istemekten öte, ilk konuşanın ben olacağımı biliyordu. Beni tanıyordu.

"Efendim güzelim?"

O böylesine güzel bir ses tonuyla konuşurken, ona bakışlarımı çevirmemem; onun yıldızlarına haksızlıktı. Onu görmeliydim, gerekirse ağlamalıydım ama onun yanında, gerekirse korkmalıydım ama onun yanında. Çünkü benim tek sığınağım oydu.

Hayatıma bu kadar kısa sürede girip, her şeyi alt üst eden bu adam; benim ilk aşkım da olmuştu. Beni alt üst etmişti, beni yenmişti. Beni paramparça etmişti, ama yeniden parçalarımı birleştirip daha güçlü olabilmem için eskisinden daha iyi hale getirmişti beni.

Beni değil, benliğimi.

Bakışlarından merhamet akıyordu, şefkatin yuvasıydı o bakışlar. Onunla doğmuştu tüm duygularım, tüm inançlarım. O bulmuştu notalarımı, o bulmuştu kalemlerimi. İlk o duymuştu sesimi, ilk o görmüştü aslında delik deşik olan kalbimi.

Gözlerimin yandığını hissettim, biliyordum işte. Onun yanında asla kendimden uzaklaşamıyordum, başka bir karaktere ve ya maskeye sığınamıyordum. Bakışlarımı kaçırmak istedim, yapamadım bile. Yapamıyordum, çünkü resmen mühürlemişti bakışlarını bakışlarıma. Ondan başka bir yere bakmak günahtı, ondan başka bir şey görmek haramdı sanki.

cafuné • yoonggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin