Yoongi, Jeongguk'u beklerken heyecanlı hissediyordu. Arkadaşları dışında ilk defa birisi onu kırdığı için bu kadar peşinden koşmuştu, ilk defa kırgınlığı önemsenmişti ve ilk defa birisini özlemişti.
Min Yoongi, Jeon Jeongguk'u özlemişti.
Gerçekten özlemişti, kırgındı ama affetmişti de. Sadece bu kadar çabuk buluşmak istemiyordu Jeongguk ile ama artık özlemine ve onun ısrarına karşı koyamıyordu. Yoongi hiçbir zaman sevdiklerine karşı koyamıyordu ki.
Bu yüzden heyecan içerisindeydi, ya gelmezse diye düşünmüyor değildi. Ama gelecekti, ne demişti Jeongguk?
"İki elim kanda olsa dahi geleceğim."
Sesli bir şekilde söyleyip, bacaklarını oturduğu sandalyede salladı ve yüzüne bir gülümseme ekledi. Gelecekti, biliyordu. Çünkü o söz verirse yapardı. Yapardı değil mi?
Yoongi bunları düşünürken, odaya giren Taehyung ile bakışlarını ona çevirdi. Yüzündeki o aptal gülümsemesi ile Taehyung'a baktığında, Taehyung bu gülüşün Jeongguk ile alakalı olduğunu anladı. Çünkü ne zaman Jeongguk'u anlatsa, böyle gülümsüyordu.
"Aptal bir aşık olma olasılığın kaç minik kedicik?"
Yoongi, o an bunu düşündü. Jeongguk'a aşık olmak? Aslında tam onun düşeceği bir aptallıktı ama yine de dudaklarını büzüp bilmiyorum anlamında başını iki yana salladı.
Gerçekten bilmiyordu, çünkü daha önce aşık olmamıştı ki hiç. Yani bunu nasıl anlatacaktı, onu da bilmiyordu. Seviyordu onu işte, değer veriyordu tıpkı arkadaşlarına verdiği değer gibi ama bir şeyler farklıydı Yoongi için. Jeongguk'a asla kıyamıyordu.
Mesela Jeongguk'un bu yaptığını Taehyung yapsa, ya da Jimin ve Namjoon, cidden onlarla konuşmazdı. Mesajlaşmak dahildi buna, affetmezdi de. Ama konu Jeongguk olunca yumuşamıştı. Bu bile, Jeongguk'a verdiği değerin farklı olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Ve Yoongi de zaten bunun farkındaydı.
Sadece anlamlandıramıyordu, isim koyamıyordu. Bu yüzden kimseye de bir şey diyemiyordu. Başta da kendine.
"Bebeğim, gel buraya bakalım."
Yoongi meraklı bakışlarla, Taehyung'un açtığı kollarının arasına girdi. Aslında Taehyung, Jimin ve Namjoon, Yoongi ile aynı sınıftaydı şu an ama aralarında bir yaş fark vardı. Yoongi matematik dışında üstün zekalı bir çocuk olduğu için, sınıf atlamıştı. Aslında ilk başlarda matematiği de düzgündü ama ailesinin ve öğretmenlerinin baskısı yüzünden çok gerilemişti. Ne kadar çalışırsa çalışsın, anlamamaya başlamıştı.
Matematiği çok kötü değildi de, ailesinin istediği düzeyde de değildi. Mesela Edebiyat dersinden AA alıyorsa, matematikten BC alıyordu. Ama yine de kendini matematik konusunda tam bir aptal gibi hissediyordu. Bu yüzden çok kötü olduğunu da düşünmüyor değildi.
Bu sırada hala arabada olan Jeongguk, Taehyung'un evine sürüyordu. Biraz gergindi, çünkü nasıl konuşacağını hala daha bilmiyordu. Söz konusu bu küçük çocuk olunca, bir kelimeyi bile bir sürü süzgeçten geçirip söylemesi gerekiyordu. Kendisi kaba bir adamdı, aklındaki neyse dilindeki o oluyordu. Ama Yoongi'ye karşı, kendini çok frenliyordu.
Düşüncelerini bölen telefondan gelen aramaydı. Sevgilisi arıyordu, açıp açmamak arasında kalmıştı. Açarsa biliyordu ki yanına gitmesini isteyecekti, ne derse desin de kabul etmeyecekti. Ama yine de aramayı cevapladı.
"Efendim Yugyeom?"
"Bir haftadır düzgün görüşemiyoruz Jeongguk, farkında mısın?"
"Evet, bunun için üzgünüm."