XIII. MEZAR

208 21 33
                                    

Bir küçük not...

Gecikmeden dolayı özür dilerim. Ramazan ayında biraz sıkıntılı oluyor muhtelif sebeplerden dolayı bölüm atmak; bu nedenle sık yaşattım sizlere bu gecikmeleri. Umarım sizi rahatsız etmiyordur. Bölümü son bir defa okumadığım için -belki- bazı noktalarda ufak yazım hataları olabilir. Mazur görün lütfen. İyi geceler, keyifli okumalar...


"Mezarları olduğu için çok şanslılar. Herkes bir mezarı hak eder."

Sırtlarını yasladıkları kepenk, açılmaya başladı. Serkan, üstüne yüklenen deliyi tüm gücüyle ittirdi.

"İçeri! Acele edin!"

Kapının açıklığından kendini içeri attı. Şafak, içeri girerken kolunun çekildiğini hissetti. Kalabalıktan biri, dişlerinin arasında elinin sırtını ezerken Serkan'la dükkân sahibi, kendisini içeri çekip kepengi indirdiler. Delilerden birinin ayağı, kepenge sıkıştığı için kapatamıyorlardı. Serkan, tüm gücüyle tekmeler savururken kepenk, büyük bir gürültüyle indi.

Şafak, eline bastırırken haykırıyordu.

"Isırdılar!"

Dükkânın sahibi, yanına gitti.

"Ucuz kurtuldunuz. Dolaptan sargı bezini alayım. Bir şey olmaz."

"Sen nereden biliyorsun?"

Sırıttı.

"Kolumu neden sardım sanıyorsun? Beni de ısırdılar buraya girerken. Bak, gayet iyiyim."

Serkan, derin bir nefes aldı. Az önce kaldıkları durumdan kurtulacaklarını düşünmezdi. Kepengin tekmelenme seslerine rağmen rahatlamıştı.

"Siz kimsiniz, dışarıda ne işiniz vardı?" diye sordu adam, Şafak'ın eliyle ilgilenirken.

"Serkan. Kurtuluş kafeyi biliyor musun?"

"Duymuştum."

"Oranın sahibiyim. Şafak da yanımda çalışıyor. Bir tanıdığın yanına gitmeye çalışıyorduk. Allah yardım etti de senin dükkânın önünde sıkıştık."

Gülümsedi.

"Pek şaşırmadım. Ben buraya girerken biriktiler dışarıda. O yüzden geçememişsinizdir sokaktan. Bir de sizin getirdikleriniz eklendi şimdi."

"Onun için... Özür dileriz. Hayatımızı kurtardın... Adın ne?"

"Selim. Lafı bile olmaz, benim de işime geldi. Yalnız kalsaydım kafayı yiyebilirdim."

"Peki... Nasıl dışarı çıkacağız?"

Bir kahkaha patlattı.

"Hâlâ dışarı mı çıkmak istiyorsun? Etrafına baksana... Ne dükkânı burası?"

Kapının her iki tarafına düzenli biçimde istiflenmiş tüfeklere, kasanın yanındaki camekân vitrinde sergilenen kurusıkı tabancalara baktı.

"Av bayisi de... Ne olmuş yani?"

"Cephaneye ihtiyacımız var. Cephanelikteyiz. Buraya neden geldim sanıyorsun? Veya burada ne bekliyorum?"

"İnsanları öldürecek değiliz ya."

"Kendi adına konuş. Bana körü körüne saldırana neden teslim olayım? O ölsün."

Serkan, gülümsedi.

"Çok duygusal bir konuşmaydı. Bu deliliğin bir sonu olacak illa ki. Bizim ülkede sadece bu şehir mi var? Bastırır yöneticiler."

GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin