XIV. GALİP BEY'İN ANISINA

221 22 25
                                    

Not: İkinci kitabı, Yeni Bir Umut'u wattys2019 yarışmalarına soktum. Henüz değerlendirilme sürecine uzun zamanlar var, haberdar edeceğim sizleri de. Umarım, hak eden kimse turları onlar geçer... Katılanlar için, başarılar.

Keyifli okumalar...


"Ne zaman olduğu önemli değil de... Benden önce ölme olur mu? Ben sensiz yaşayamam."

"Ben de sensiz yaşayamam."

"O zaman... Beraber ölelim."

Gözümü kaçırdım. Yüzümü kendisine çevirdi.

"Söz mü?"

Gözlerine baktım.

"Söz."

Başını iki dirseğinin arasında sıkıyordu. Oturduğu sandalyenin hemen önünde, az önce öldürdüğü iki insan yatıyordu. Tanınamayacak haldeydiler. Kardeşi gibi gördüğü çocuğu tanınamayacak hale getirmişti.

Ne zamandır orada oturduğunun bilincinde değildi. Dışarıyla arasındaki teması tamamen kapatmıştı. Duymak, görmek, düşünmek istemiyordu. Bir tek, engelleyemediği kokuyla karşı karşıyaydı. Tek hissi, beynine dolup katlanamaz hale getiren kokuydu. Benliğinin kokuyla karıştığını hissetti. Emindi ki ölünce bile, koku onu rahat bırakmayacaktı. Bir iç çekip her şeyin, en çok da kendisinin silinmesini istedi.

Engelleyemediği tek şey koku değildi aslında. Beyninin derinliklerinde yankılanmasına engel olamadığı bir haykırış hüküm sürüyordu. Neden? Nasıl? Bu katliam, ne içindi? Neyle karşı karşıyaydı?

Her ne kadar istemese de doğruldu. Orada sonsuza dek oturamazdı. Nazifler, tek çaresiydi. Selim'in kardeşlerini beklerse olayı açıklama fırsatı tanınmazdı. Oracıkta öldürürlerdi. Neresi kötü diye düşünmekten kendisini alamıyordu.

Kepenk sabitti, dışarıdaki sesler kesilmişti. Kim bilir, arkasındakiler şu saniyelerde kimin sonunu getirmeye ant içmişti? Kimin dertleriydi şu sıralar?

Kasanın yanında duran defterden bir sayfa koparıp tükenmez kalem aldı. Abilere not bırakmalıydı. Bilmek, en doğal haklarıydı.

Her şey kendiliğinden oldu. Saldırdı, durdurmak zorunda kaldım. Uyarılarımı duymuyordu sanki. Affedin, hakkınızı helal edin. Bir tüfekle birlikte bir miktar fişek alacağım. Eğer gelirseniz, bu notu okursanız, bilin ki... Böyle olsun istemedim. Acı çekmedi. Acı çekmediler. Ben katil değilim!

S.

Kâğıdı defterin üstüne koyup kendisine bir tüfek seçti. Ceplerini fişekle doldurdu. Beklememeliydi.

Kepengi açarken bu defa korktuğunu hissetmedi. Rahatlık değil de... İçerisine huzursuzluk veren bir umursamazlık vardı.

Etrafıyla vakit kaybetmeden hızlı adımlarla dükkândan uzaklaştı. Arkasına bile bakacak gereksinim görmüyordu. Yürüdü. Sadece... Yürüdü.

Naziflerin binasının önüne geldiğinde, pencereden dışarıyı izleyen, tanımadığı bir sima gördü. İçine inen ferahlık, kendisine doğrultulan silahla silindi.

"Ben... Nazif burada mı?" diye bağırdı. Geldiği yoldan üstüne birkaç deli yaklaşıyordu. Belki merkezden beri takip edip zayıf kalmasını bekliyorlardı akbaba gibi.

GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin