Her şey, davam ve beni bataklıkların içinden alıp davayla tanıştıran biricik, güzel ailem için.
Ü.
Kâğıtları koymak için çekmecesini açtığında, gözlerine bir istemezlik yayılmıştı. Ama kendisine ve ailesine bir söz vermişti, dönüşü yoktu. Geciktiremezdi. Anlamsızca, eline aldığı enjektöre baktı. Önlüğünün kolunu sıyırıp damarına sıvıyı pompaladı.
***
Gözlerimi araladım. Karanlıklar yarılmış, gün ışığı dolmuştu odanın içine. Ömer, gülümsedi.
"Günaydın kardeşim. Erkencisin?"
Doğruldum. Gözlerimi ovuştururken esnememi bastırdım.
"Sana da. Bir vukuat oldu mu?"
"Dışarıda ölüm sessizliği var. Zeki, bir şeyler dedi gerçi ama..."
"Efendim?"
Yattığı yerden kafasını kaldırırken şakaklarına baskı uyguluyordu.
"Başım çatlayacak. Ağrı kesici var mı dok... Ömer?"
Yüzüm düştü.
"Aç karnına olmaz. Yemek yiyelim. Üsteğmenim..."
Dürtmelerimle gözünü açtı.
"Günaydın."
Başımı salladım. Ortadaki alçak masaya çantasını koyduktan sonra Ömer, içindeki konserveleri çıkardı. Sofraya geçtik. Konserveyi açarken söylendim.
"Ömer bir şeyler dedi Zeki. Nöbetin nasıldı?"
"Araba sesi duydum galiba. Bir anlığına."
"Ne taraftan?"
"Anayolun ötesinde, evlere inen dar yol tarafından."
"Yemekten sonra bakalım."
Sessizlik içinde, önümüzdekilerden yemeye devam ettik.
Çantalarımızı sırtlanıp kendimizi barakadan dışarı attık. Araca geçerken Zeki'nin parmağıyla işaret ettiği yere döndüm.
"Oradan."
Direksiyona geçtim. Kontağı çevirirken üsteğmen, nefesini tazeledi.
"Sınırlara pek bir yolumuz yok. Öğleden sonraya kalmayız."
"Hazır mısınız?"
"Her zaman."
Gösterilen noktada bariz lastik izleri vardı. Yavaşladım. Kenara atılan içi boş su şişesini gördüm. İzlerden devam ettim.
Birkaç yüz metre sonra, izler kesilmişti.
"Tetikte olun..."
Ön taraftan birbirinin peşi sıra gelen mermi çekirdekleri, camı indirmiş; etrafı gürültüye boğmuştu. Kendimi yere atıp aracın kapısını siper aldım. Kafamı kaldıramıyordum.
"Herkes iyi mi?"
"Ne yapıyoruz?"
"Karşılık verin!"
Zeki'nin bana uzattığı tüfeği alıp mermilerin geldiği rotaya doğrulttum, peş peşe tetiğe basarken haykırdım.
"Ömer, üsteğmen! Zeki'yle koruyoruz. Sağ tarafımızdaki duvara siper alın. Burada kalırsak araç patlayacak. Yerinizi alır almaz ateş yağdırın."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAM
Bilim KurguHikâyenin üçüncü basamağı... İlk üç kitabın devamı niteliğinde olduğunu beyan edip önce o kitapları okumanızı tavsiye ederim. Artık vakit, bazı şeyleri öğrenme vakti. Artık vakit, hesap sorma vakti. Bazılarını geçmişten sorumlu tutma vakti. Artık...