"... İlker neden kazanamadı Ömer, hiç düşündün mü?"
"Schrödinger'in kedisini biliyor musun?"
Şaşkınlığı her kelimemle daha da artıyordu.
"Bi... Biliyorum."
"O zaman beni anlayışla karşılayabilirsin."
Bir müddet düşündü.
"Şey... Kedi hangi durumda sizlere ömür?"
Güldüm.
"İnsanlara zarar verdiğiniz durumda."
"Peki... Nasıl anlamayı düşünüyorsunuz?"
Koluna dokundum.
"Sen, gerçekten zeki bir insansın Ersin. Eğer kedi hayattaysa lütfen benden korkma. Merak etme, anlayacağım. Onu bana bırak. Ah, beni bir tanısan... O kadar istiyorum ki o kedinin hayatta olmasını... Eğer öyleyse size yardım edeceğim. Beni tanıyacaksınız."
Gülümsedi.
"Size güveniyorum..."
"Yunus."
"Yunus Bey. Size güveniyorum."
"Söyle bakalım... Tüfekleri nereden buldunuz?"
"Çok uzun bir zaman geçti üstünden. Yerde onlarca beden yatıyordu, bu tüfeklerden daha fazlası vardı ama üç tanesi yeterdi. Kalabalıklaşmadık, Allah'a şükür eksilmedik de. Mermileri oradan buradan bulduk işte. İdareli kullanıyoruz zaten."
"Güzel... Şimdi senden bağırmanı istiyorum. 'Benzin istasyonunun yakınındaki kamyonetten!' diyeceksin."
Sırıttı.
"Siz benden çok daha zekiymişsiniz Yunus Bey."
"Son olarak... Eğer blöf yapıyorsan şuan, gerçekten saygı duydum ve seni tanıdığıma sevindim diyebilirim."
Başını salladı.
"Bir benzin istasyonun yakınlarındaki kamyonetten!"
"Güzel... İçeriye gireceğiz ve tek kelime etmeyeceksin. Anladın mı?"
"Anladım efendim. Gözlerimi kapatacağım ki göz teması kurmadığımdan emin olun."
Odaya girdik. Gerçekten gözlerini kapattı, kolundan tutup sandalyeye oturmasına yardım ettim. Ömer, bana döndü.
"Çapraz sorgulama fikri güzelmiş de kardeşim... Biz de duyduk."
Gülümsedim.
"Ne duyduğunuzu biliyorum. Ama ne duymadığınızı da biliyorum. Hasan, iki kelime söyleyeceksin. Şehir ve renk. Yalnızca iki kelime. Kamyonetin rengi neydi ve hangi şehirdeydi? Dürüst olursan yaşayacaksınız."
Kararsızlığı, şaşkınlığını bile bastırıyordu. Sonunda, kendinden emin bir şekilde konuştu.
"Kamyonet falan yok. Ersin size ne anlattı bilmiyorum. Silahları sokaktan bulduk."
Melih, devam etti.
"Ne kamyoneti Ersin? Bir sürü insan vardı yerde, nasıl hatırlamazsın o manzarayı?"
Ersin, gözlerini açıp bana baktı.
"Kedinin durumu nasıl?"
Ayağa kalkıp Ömer'in koluna dokundum. Birlikte dışarı çıkarken konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAM
Ciencia FicciónHikâyenin üçüncü basamağı... İlk üç kitabın devamı niteliğinde olduğunu beyan edip önce o kitapları okumanızı tavsiye ederim. Artık vakit, bazı şeyleri öğrenme vakti. Artık vakit, hesap sorma vakti. Bazılarını geçmişten sorumlu tutma vakti. Artık...