XXIII. HÜSEYİN ÜSTEĞMEN

202 20 17
                                    

Bütün gücüyle arkasından kollarıyla boğazını sıkarken kulağına fısıldadı.

"Onların tarafındayım."

Ü.

"Şahin bir dinlemede."

"Koordinatlar haritanıza işlendi. Askerlerimiz zamanla yarışıyor. Tahmini varış süreniz nedir?"

"Bir buçuk dakika."

"Anlaşıldı. Allah yardımcınız olsun."

Ekranındaki uyarıyla irkildi. Gözkapakları ardına kadar açıldı. Karşısındaki füzeyi görmesiyle paraşüt düğmesine basması bir oldu.

Uçağın havada patlaması, Hüseyin'i savurmuştu. Korku içinde ipi çekti.

"Hayır!"

Otobüsteki yolcular, şaşkın bakışlarını üstünde gezdirdi. Alnında birikmiş terleri silip yutkundu. Yanındaki koltukta oturan kadın, suyunu uzattı.

"Asker misin oğlum? Bu üç oldu."

Sudan bir yudum aldıktan sonra başını salladı.

"Teşekkür ederim. Müsaade ederseniz, durağıma geldik."

Kendisini otobüsten atıp temiz havayı ciğerlerine soludu. Kaburgalarındaki sızı da aynı kâbusları gibi, iki haftalık hava değişimine rağmen geçmemişti.

Binanın kapısından girip resepsiyondaki kadına başıyla selam verdi. Elindeki gazeteden kafasını kaldırdı.

"Hoş geldiniz Hüseyin Bey... Çok geçmiş olsun, gazetelerde gördüm. İyi misiniz?"

"Daha kötü zamanlarım olmuştu."

"Gazetelerde sizden kahraman diye bahsediliyor. Plaket almışsınız."

"Ölmedim diye kahraman oldum, ben de anlamadım. Neyse... Sen nasılsın İclal?"

Bıkkın bir soluk aldı.

"Yorgun. Tatile hasret. Geç kaldınız?"

Saatine baktı. Alnına dokundu.

"Otobüs işte... Araba sürecek durumda değilim."

Rutin konuşmalarının bitmesi için sabırsızlanıyordu. Devam etti.

"İçeride mi?"

"Sizi bekliyor."

Koridorlarda yürürken etrafına bakmadan edemiyordu. Yıllardır bir türlü alışamamıştı buraya.

Ziyaretçi salonunda yalnızca bir masa boş değildi. Hızlı adımlarla yanlarına yaklaşırken gülümsedi.

"Nasılsın bakalım? Bir hoş geldin yok mu?"

Doktor, önlüğünü düzeltip üsteğmenin kulağına fısıldadı.

"Bugün çok sessiz. Seninle alakalı değil. Bana ihtiyacınız olursa nerede olduğumu biliyorsun."

Başını salladı. Sarı saçlı kadının karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Konuşmak istemiyorsun galiba? Peki, ben anlatayım.

Görevdeyken bir terslik çıktı, iki hafta kadar oluyor. Ama iyiyim, endişelenme. Biraz dinlenmem gerekiyordu. Yoksa görüşmemizi kaçırır mıyım?"

Usulca kafasını kaldırdı.

"Gelmedin. Artık beni sevmiyorsun değil mi?"

Ellerini tuttu.

GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin