XV. IŞIK

197 20 11
                                    

"... Bazı şeyler, bazı doğrular, bazı planlar, zamansız öğrenilmemeli."

"Şafak... Dur... Gelme üstüme..."

Nazif, Serkan'ın sızdığı yatağın yanındaki sandalyeye oturmuş arkadaşına bakıyordu. Kapı açıldı.

"Uyanamadı mı hâlâ?"

"Ne yaşadıysa... Saatlerdir sayıklıyor."

Cevdet, endişeyle kardeşine baktı.

"Ateşi var mı?"

"Yok. Uyanır birazdan."

"O da mı gelecek? Sen ne kadar tanıyorsun?"

Abisine baktı.

"Ölümün kollarına bırakmayacak kadar. Bana güvenip buralara gelmiş. Yetmez mi?"

"Sen güveniyorsan... Sıkıntı yok. Uyanınca haber ver. Eylüllerin yanına çıkıyorum."

Başını salladı. Beklemeye devam etti. Serkan'ın nefes alışlarının şiddeti, bir kâbustan diğerine geçtiğini açık ediyordu.

Yarım saat kadar sonra, sıçradı.

"Hayır!"

Arkadaşını yatıştırmaya çalışırken komodinin üstündeki sürahiden bardağa su dolduruyordu.

"Geçti. Rüya gördün. İç şunu."

Susuzluktan kurumuş boğazının ıslanması, rahatlatmıştı. Bardağı çabucak dikip öksürdü.

"Nazif? Nasıl geldim ben buraya?"

Gülümsedi.

"Ben de onu soracaktım. Kapıdan girdiğin gibi bayıldın. Altı saattir uyuyorsun."

Başını çatlatırcasına sızlıyordu şakakları. Elleriyle alnının iki tarafına bastırıp düşünmeye çalıştı.

"Ben... Kafedeydim. Sonra, sonra..."

Gözleri kızardı. Yutkundu. Her şeyi anlatmamaya karar verdi.

"Dinlenmeden buraya kadar yürüdüm. Merkez çok karışıktı, insanlar..."

"Biliyorum. Yorma kendini. Ateşin yok ama... İyi olduğuna emin misin? Benzin atık, sayıkladın."

"Nasıl? Ne dedim?"

"Şafak'la konuştun, karşındaymış gibi. Sahi, o nerede?"

Gözünü kaçırdı.

"Bilmiyorum. Kafede değildi. Ortalığın halini görünce, aklıma sen geldin. Sormadan etmeden geldim ama... Rahatsızlık verdim mi bilmiyorum."

Sırıttı.

"Ne rahatsızlığı Allah aşkına? Ev oturmasına gelmişsin gibi konuşma. En iyisini yaptın. Seni herkesle tanıştırayım, yabancılık çekme. Dur, abimi çağırayım..."

"Ben iyiyim Nazif. Yeterince dinlendim. Biz gidelim yanlarına."

"E hadi kalk o zaman."

Birlikte odadan çıkıp ikinci kata, salona geçtiler. Kendi aralarında konuşanlar, Serkan'ı görünce ayağa kalktı. Nazif, Serkan'ı kolundan tuttu.

"Süheyla'yı tanıyorsun zaten."

"Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk... Rahatsızlık vermedim inşallah?"

GECENİN KARANLIĞINDA: İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin