17. Bölüm: Şapkalı pamuk şeker

1.4K 215 35
                                    

Satır arası yorumlar bırakırsanız çok mutlu olurum. ♡
~

Keyifli geçen bir kaç saatin ardından çekimler bitmişti. Dedikleri gibi yüzüne krem uygulamış, ardından yıkamış ve bir kaç cümle söylemişti. Zorlanmadan atlatmıştık hatta fazla iyiydi. Ücreti banka hesabımıza yatırmışlardı ve bize o kozmetik markasından bir kaç paket de hediye etmişlerdi. Biz de mutlu bir şekilde eve dönmüş, borçlarımızın yaklaşık yarısını ödeyebilmenin rahatlığıyla derin bir nefes almıştık. Diğer kısım için aceleye pek gerek yoktu. Bir kaç ayda halledilirdi.

Ya da biz öyle sanıyorduk.

"Jimin-ah! Hadi kalk." Yaklaşık yirmi dakikadir Jimin'i uyandırmaya çalışıyordum. Onun yüzünden okula geç kalacaktım.

"Mm.. Neden? Bugün işe gitmeyecektim ya unuttun mu?" Dürtüklemekten zannımca morarttığım kolu hiç umrunda değilmiş gibi yatmaya devam ediyordu.

"Asıl sen bana dün verdiğin sözü unuttun mu? Bugün okula benimle birlikte gelecektin." Az önce güçsüz çıkan mırıltıları biraz canlanmıştı, ama hâlâ istediğim kıvamda değillerdi.

"Öyle mi demiştim?" Gözlerimi devirdim.

"Yaa,uydurmuyorum ben. Nayeon gelmeyecekti. Diğer çift ile pek takılmak istemediğimi biliyorsun. E geriye de şey kalıyor." En sevdiğim yöntemi kullanmaya karar verdim.

"Ney?" Gözlerini açıp benimkilere dikti, ben de bozuntuya vermeden oyunumu sürdürdüm.

"Tamam o zaman Jiminie, uyu sen. Ben hazırlanıp çıkıyorum, Moonjung'u unutmuşum onunla iyi anlaşıyoruz. Yalnız olduğumu hissettirmiyor bana."

Kolunu hafifçe pat patlayıp oturduğum yerden kalkmaya yeltendim, ama kolumdan tutup buna engel oldu.

"Kaç dakika kaldı dersinin başlamasına? "

"Yaklaşık kırk dakika." Dedim az önce baktığım telefon ekranından aklımda kaldığınca. Sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Pekâla, yetişiriz." Düz ses tonunda konuştuktan sonra doğrulduğu yataktan ayaklandı ve lavaboya gidip kapısını kapattı. O sırada ben içimde tuttuğum kahkahaları dışarıya vurmuştum, mission completed!

~

Siyah kırmızı çizgili kazağı ve siyah pantolonu ile yanımda oturuyordu Jimin. Bir de pembelerini sakladığı şapkası vardı kafasında. Sanki bir kaç gün önce yayımlanan reklamda gözükmüyordu!

Elindeki kalemle önündeki defterime bir kaç şey karalayan Jimin'in omzunda, burnuma dolan kokusuyla uyumamak için iç savaşlar veriyordum. Bir de sıkıcı ders vardı tabii, sözel konuları oldum olası hiç sevmemiştim.

"Hey sen, siyah şapkalı!"

Hocanın dersin ortasında birden dedikleri kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Kafamı kaldırıp arka sıramızdakilere bakınca Jimin'den başka siyah şapkalı birine rastlamamıştım. Hatta şapka takan bir kişi dahi yoktu.

"Kıvırcık saçlı kızın yanındaki." O sırada Jimin elini göğsüne koyup, ben mi, diye sordu. Sanırım ona sesleniyordu ve eğer bizim sınıftan olmadığını öğrenirse sınıftan kovabilirdi. Tedirgin olmaya başlamıştım.

Chimmy ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin