limongny: ...
781 beğeni 61 yorum
haleselcux: Canım 💜
gulsumgnyy: Çünkü o benim kuzenim!
selimdemr: Dm'lere baksana bi
minasekeer: Çok çirkinsin!
gulsumgnyy: Fake salağı. Daha profil fotoğrafın yok burda boş yapma.
balcidogukan: Best kankam, gel sana sarılam kanajbshajw
...
Mavi kulaklıklarımı kulağıma takarken anneme seslendim.
"Anne, ben çıkıyorum.""Tamam kuzum. Dikkat et kendine," diye bağırdı bana mutfaktan. Kendi kendime öylesine gülümsedim. Her evden çıkarken bana böyle diyordu.
'Dikkat et kendine.'
Böyle düşünceli cümleleri pek az insan söylerdi bana. Çünkü çevremde de az insan vardı. Bu benim tercihimdi. Hem, az insan çok huzurdu bence.Kapıyı kapatıp evden çıktım ve şarkı dinleyerek okula doğru yürümeye başladım. Okula gitmeyi seviyordum. Sahi, zaten hep ve sadece okula gitmiyor muydum? Neyse.
Yavaş ve sakin adımlarla okula geldim ve direk sınıfa çıktım. Cam kenarı üçüncü sırama geçip mavi çantamı usulca bırakarak yerime oturdum. Kulaklıklarımı çıkardıktan sonra çantamdan ilk ders olan edebiyat için gerekli eşyaları çıkarıp beklemeye başladım. Derse zaten 5 dakika falan vardı.
Yanımda hareketlilik olunca kafama o tarafa çevirdim. Doğukan, nefes nefese kalmış sırasını oturuyordu. Kendisi benim sıra ve yakın arkadaşım olurdu.
Ona gülümseyerek baktığımda yanıma oturmuştu bile. Hızlı nefes almasından yine geç kaldığı anlaşılıyordu. Kolunu omzuma atarak "Ayy geç kaldım sandım. Ama Allah'tan daha varmış," dedi.
Başımı onaylarcasına sallamakla yetindim. Konuşmayı sevmezdim. Ama Doğukan en çok konuştuğum insanlar arasındaydı. Bu 'insanlar' değer verdiklerimdi zaten.
Aradan 10-15 dakika geçmesine rağmen Sibel Hoca gelmemişti. Kapıdan içeri Taha girdi ve "Ders boş gençler," diye bağırınca bütün sınıftan sevinç nidaları yükseldi. Ben onların bu haline göz devirirken masaya yerleştirdiklerimi çantama geri koydum. Bu sefer çantamdan kitabımı ve kulaklığımı çıkarıyordum ki Doğukan'ın "Kantine inelim mi? Sana limonata ısmarlarım," demesiyle durdum.Çoğu kız çikolatalı süte bayılırdı, bense limonataya.
Hızla Doğukan'a döndüm ve kocaman gülümsedim."Olur," dedim neşeli çıkan sesimle. O da gülümsedi ve koluna girmem için bana yer açtı. Telefonumu alma gereği duymadan koluna girdim.
Birlikte kantine indiğimizde kantinin çok da boş olmadığını gördüm. Doğukan "Sen boş bir yere geç. Ben bişeyler alıp geliyorum," dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Fakat kantine biraz fazla sıra vardı. Teneffüste bile değildik. Neden doluydu acaba?
"Niye dolu burası bu kadar?"
"İlk iki saat ögretmenler toplantısı varmış."Yanımdan geçen iki kızın konuşmalarına kulak misafiri olduğumda ben de sorumun cevabını almış oldum. İlk derslere toplantı mı konurdu?
Doğukan sıraya geçerken ben de boş bir yer bulup oturdum. Okulumuz, devlet okulu olmasına rağmen gayet iyiydi ve manzarası harikaydı. Ben de karşımdaki küçük camdan bu manzarayı izlerken yanımdaki masanın çekilmesiyle gözlerimi sesin geldiği yere çevirdim.
Gerçekten mi?
Selim. Bu çocuktan nefret ediyordum. Çünkü, çok yılışık ve biraz (!) gevşekti.
Yüzünden eksik olmayan piç gülüşüyle bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim ve "Kalkar mısın? Orası Doğukan'ın yeri," dedim. Evet, gerektiği yerde konuşmayı biliyorum.
Laubali bir şekilde "Burda iki tane daha boş yer var. Hem hepimiz burda okuyoruz. İstediğimiz yere oturabiliriz, değil mi?" dedi. Onun bu saçma davranışlarını umursamadan başka masaya geçmek üzere ayağa kalktım. Benimle eş zamanlı olarak kalktı ve kolumu tuttu.
"Oturur musun, seninle konuşmak istiyorum," dediğinde durdum. Allah aşkına ne konuşacaktı bu?
Sandalyeyi çekip tekrar oturdum. Cıvık bir sekilde güldü. "Telefon numaranı versene," dediğinde sinirlenmiştim. Ben adam gibi konuşacak diye bekliyorum. O hala saçma sapan konuşuyor.
Sesli bir şekilde nefes verdim ve ayağa kalkıp gitmeye yeltendim. O da ayağa kalkıp kolumu tuttuğunda her sinirlendiğimde yaptığım gibi alt dudağımı sertçe ısırmaya başladım.
'Bu da kol yani boru değil' dememek için kendimi zor tutuyordum."Şu öpülesi dudaklarını ısırma lütfen," demesiyle hızla kolumu çektim.
Doğukan nerde kalmıştı?"Düzgün konuş benimle," diye sinirle soluduğumda güldü. Komik birşey mi söylemiştim sanki?!
"Demek konuşmayı da biliyorsun?" dedi elleri saçlarıma giderken. Hızla geri çekildim ve uzattığı elini sertçe geri çevirdim. İnlediğinde ayağına tekme atarak yere düşmesini sağladım.
"Konuşmayı da salaklara haddini bildirmeyi de çok iyi biliyorum. Ama ikisini de gerektiği yerde."
Vay canına! Çok uzun konuştum.
Yerime oturduğumda Selim de bana kötü kötü bakmakla meşguldü. Ayağa kalkıp yanıma geliyordu ki gözleri bir noktaya takıldı ve hızla uzaklaştı.
Onun baktığı yere baktığımda Doğukan'ın geldiğini gördüm. Evet, Selim, Doğukan'dan korkuyordu. Doğukan da Selim'i yanımda görmek istemiyordu zaten.Doğukan benim limonatamı önüme bırakırken kuşkuyla "Selim piçini burdan geçerken gördüm sana birşey demedi dimi," dedi. Başımı iki yana salladım. Doğukan yerine otururken "Teşekkür ederim, Dodo," dedim.
Huysuz bir çocuk gibi "Yaa bana Dodo deme diye kaç kere diycem sana ben?" dedi. Kıkırdayarak omuz silktim. Bu halime o da gülerken saçlarımı karıştırdı.O sırada karşımdaki masada oturan Çınar'ı görmemle kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Maviş gözleri ile sertçe bana bakıyordu. Birşey mi yapmıştım ki? Hoş, gerçi yapsam onu ne ilgilendirecekti ki? Bir buçuk yıldır ilgilendirmemişti de şimdi mi umursayacaktı beni?!
Gözlerimi hemen kaçırdım ve limonatamı yudumlamaya başladım. Limonatam içimi ferahlatırken hafifçe gülümsedim.
Gözlerim tekrar Çınar'ı bulduğunda bu sefer bana gülümseyerek baktığını gördüm.
Neden bana bakıyorsun be adam?
Gözlerini benden çek de, gözlerim sana utanmadan doya doya bakabilsin.
Aynı surat ifadesiyle önüne döndüğünde onu iyice izlemeye başladım.
Bu böyle olmayacaktı. Bir şekilde ona ulaşmalıydım. Aklıma gelen fikirle bir an duraksadım.
Yapsa mıydım ki?
Ne kaybederdim ki?
Zaten benim değildi ki kaybedeyim!
Her neyse!
Ben de Limon'sam bugün ona yazmayan limon suyu olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMON
Short Story•texting, tamamlandı. Bilinmeyen Numara: Seni seviyorum. Çınar: Siktir! Çınar adlı kişiye artık mesaj gönderemezsiniz!