6

30.9K 1.6K 1.4K
                                    

selimdemr: Artık bi kahve içmeliyiz? @limongny

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

selimdemr: Artık bi kahve içmeliyiz? @limongny

815 beğeni 114 yorum

faruk.demir425: Kerata seni daha geçen altına işiyodun ne ara büyüdün?

selimdemr: Baba yaa

425nermin.demir: Sus babaya yaa denmez!

selimdemr: Anne sen ne arıyosun burda amk

425nermin.demir: Amk ne evladım?

selimdemr: Şey ya o, aşkım minnağım kuşum

425nermin.demir: Tamam git ekmek al amk

mertekin31: Ulan gidin aile konuşmanızı başka yerde yapın amk dosöjxspjwu

sevcanuluu: Aynen amk ldmsjwojdu

sinanortacı2: Nermin teyze elden gidiyor amk

selimindonu: Donun olayım giy beni aşkımmm

ayşepatlak: Ateşli geceler için Dm

ilgazçalışkn: Lan bi kere senin adın AYŞE. Kendine gel. Gerçi soyadındıjsojdsjd

cınardumann: O kahve bardağı götüne girsin.

+258|balcidogukan: Amin.

...

Limonatamı yudumlarken bir yandan da yeni aldığım kitabımı okuyorum. Hale de Gülsüm'e okuldakiler dedikodusunu yapıyordu daha iyi tanıması için. Şu an öğle arasındaydık. Ben bahçeye Çınar için çıkmıştım. Belki onu görürüm diye. Fakat o ortalıkta görünmüyordu. Onu göremeyince yanımda getirdiğim kitabı okuyordum.

Yanımızda hareketlilik hissedince kafamı kaldırma gereği duydum. Doğukan ve kankaları yanımıza oturmuştu. Mert ve Ümit. İkisi de yakışıklıydı.

Allah sahibine bağışlasın anacım.

Benim daş gibi Çınar'ım vardı.

Kitabıma da daha fazla devam edemeyeceğimi anladığımda bıraktım.

Doğukan kolunu omzuma attı ve "N'aber Limonata'm" dedi. Ona gülümseyerek "İyi Dodo senden," diye cevap verdim. Sinir oluyordu.

Boynuma dokunduğunda hızla geri çekildim. Ben de buna sinir oluyordum.

"Dodo'ymuş. Al sana Dodo," dedi boynuma dokunmaya devam ederek. Ben hem gülüyor hem de kendimi kurtarmaya çalışıyordum.
Kahkahaların arasından zar zor konuşabildim.
"Beynini sikeyim."

Doğukan şerefsizi beni daha fazla huylandırmaya devam ederken o hep duymak istediğim mükemmel ses duyuldu.

"Limon, seni Sibel Hoca çağırıyor."

Çınar. Başımızda dikilmiş sert bakışlarıyla bana bakıyordu. Bakışlarında kaybolmak istediğim adam.

Hızla ayağa kalktım. O sırada Ümit de ayaklanıyordu. "Eşlik edeyim mi Limon?" diye sorduğunda cevap verecekken Çınar hızla konuştu. "Hayır, hoca yalnız gelmesini istedi."

Çınar'ın bu ani çıkışına hepimiz şaşırırken o yürümeye başladı. Hemen peşine düştüm.
"Nerde bekliyormuş," dedim ince çıkan sesimle.

Aniden durduğunda az daha sırtına çarpıyorum. Keşke çarpsaydım. Onunla eş zamanlı olarak durduğumda önüme geçti ve neredeyse bir dakika boyunca sadece bana baktı. Bu zaman diliminde kalp krizinden ölebilecek olduğumu biliyor muydu acaba?

"Öğretmenler odasında," dedi ve hızla uzaklaştı.
Anlamlandıramıyordum.

Öğretmenler odasına girdiğimde direk Sibel hocanın yanına gittim.

"Hocam, beni çağırmışsınız?" dediğimde hocanın kaşları çatılmıştı. "Ben mi?" dedi şaşkın çıkan sesiyle. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Ben seni çağırmadım ki. Bi yanlış anlaşılma olmuş herhalde. Ama geldiğin iyi olmuş. Şu fotokopileri sınıfa dağıtsan çok iyi olur. Bu soruların hepsi çözülecek," dedi ve elime bir miktar kağıt tutuşturdu. "Peki" dedim ve öğretmenler odasından çıktım.

Ellerimde kağıtlatla sınıfa giderken aklımda tek birşey vardı:

Limonatam bahçede kaldı.

LİMONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin