Once I was seven years old my mama told me [Bir zamanlar 7 yaşındaydım annem bana dedi ki]
Go make yourself some friends or you'll be lonely [Git kendine arkadaşlar bul yoksa yalnız kalacaksın]
Once I was seven years old [Bir zamanlar 7 yaşındaydım]
It was a big big world, but we thought we were bigger [Büyük, büyük bir dünyaydı, ama biz daha büyük olduğumuzu düşündük.]
Pushing each other to the limits, we were learning quicker [Sınırlarımızı zorluyorduk, hızlı olmayı öğreniyorduk]
By eleven smoking herb and drinking burning liquor [11 olduğumuzda ot ve yakıcı likör içiyorduk]
Never rich so we were out to make that steady figure [Asla zengin değildik ve bizde böyle düzenli olmaya çalıştık]
Once I was eleven years old my daddy told me [Bir zamanlar 11 yaşındaydım babam bana dedi ki]
Go get yourself a wife or you'll be lonely [Git kendine bir eş bul yoksa yalnız kalacaksın]
Once I was eleven years old [Bir zamanlar 11 yaşındaydım]
I always had that dream like my daddy before me [Her zaman öyle bir hayalim vardı, tıpkı benden önceki babam gibi]
So I started writing songs, I started writing stories [Bu yüzden şarkılar yazmaya başladım, hikayeler yazmaya başladım]
Something about that glory just always seemed to bore me [Şan şöhret hakkındaki şeyler beni her zaman sıktı]
'Cause only those I really love will ever really know me [Çünkü sadece gerçekten sevdiklerim beni tanıyabilir]
Once I was twenty years old, my story got told [Bir zamanlar 20 yaşındaydım, hikayem anlatıldı]
Before the morning sun, when life was lonely [Güneş doğmadan önce, hayat yalnızken]
Once I was twenty years old [Bir zamanlar 20 yaşındaydım]
I only see my goals, I don't believe in failure [Sadece hedeflerimi görürüm, başarısızlığa inanmıyorum]
'Cause I know the smallest voices, they can make it major [Çünkü en küçük sesleri biliyorum, büyütülebilir]
I got my boys with me at least those in favor [Oğullarımı yanıma aldım, en azından onlar benim yanımda]
And if we don't meet before I leave, I hope I'll see you later [Ve eğer ayrılmadan önce tanışmazsak, umarım sonra görüşürüz]
Once I was twenty years old, my story got told [Bir zamanlar 20 yaşındaydım, hikayem anlatıldı]
I was writing about everything, I saw before me [Her şey hakkında yazıyordum, benden öncesini gördüm]
Once I was twenty years old [Bir zamanlar yirmi yaşındaydım]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MüziK'lerde DİNLENİYOR 1
De Todo- Biliyor musun şarkılara neden "parça" deniyor? İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik bir yanını tamamlıyor. "Bırakın, müzikle öleyim." (Mirabeau) "Müzik dünyaya hükmeder." (Martin Luther) "Müzik sonsuzluğun anlatımıdır." (Schelling) {KAPAK TASARIMI ŞA...