Little do you know [Biraz olsun haberin var mı?]
How I'm breaking while you fall asleep [Sen geceleri uykuya daldığında nasıl kırıldığımdan]
Little do you know [Biraz olsun haberin var mı?]
I'm still haunted by the memories [Hala anılarımız tarafından lanetlenmiş durumdayım]
Little do you know [Biraz olsun haberin var mı?]
I'm trying to pick myself up piece by piece [Kendimi parça parça toparlamaya çalışıyorum]
Little do you know [Azıcık da olsa biliyor musun?]
I need a little more time [Biraz daha fazla zamana ihtiyacım var]
Underneath it all I'm held captive by the hole inside [Yaşanan her şeyden sonra, kalbimdeki boşluk tarafından hala esir alınmışım ]
I've been holding back for the fear that you might change your mind [Fikrini değiştirirsin korkusuyla söyleyeceklerimi içimde tutuyordum bir süre]
I'm ready to forgive you, but forgetting is a harder fight [Seni affetmeye hazırım fakat unutmak daha da zorlu bir savaş]
Little do you know [Azıcık da olsa biliyor musun?]
I need a little more time [Biraz daha fazla zamana ihtiyacım var]
I'll wait, I'll wait [Bekleyeceğim, bekleyeceğim]
I love you like you've never felt the pain, I'll wait [Hiç acı çekmemişsin gibi seviyorum seni, bekleyeceğim]
I promise, you don't have to be afraid, I'll wait [Söz veriyorum ki korkmana gerek kalmayacak, senin için bekleyeceğim]
Love is here, and here to stay [Aşkımız burada ve hep burada kalacak]
So lay your head on me [Bu yüzden başını bana yasla]
Little do you know [Biliyor muydun?]
I know you're hurt while I'm sound asleep [Ben mışıl mışıl uyurken senin kalbinin kırık olduğunu biliyordum]
Little do you know [Biraz olsun haberin var mı?]
All my mistakes are slowly drowning me [Tüm hatalarım beni yavaş yavaş boğuyor]
Little do you know [Biliyor musun?]
I'm trying to make it better piece by piece [İşleri parça parça daha iyi hale getirmeye çalışıyorum]
Little do you know [Azıcık da olsa biliyor musun?]
I, I love you till the sun dies [Seni güneş sönene kadar seveceğimi...]
I'll wait, just wait [Ah bekle, sadece bekle]
I love you like I've never felt the pain, just wait [Seni sanki hiç acı çekmemişim gibi seveceğim, sadece bekle]
I love you like I've never been afraid, just wait [Sanki hiç korkmamışım gibi seveceğim, sadece bekle]
Our love is here, and here to stay [Aşkımız burada ve her zaman burada kalacak]
So lay your head on me [Bu yüzden başını bana yasla]
I'll wait (I'll wait), I'll wait (I'll wait) [Bekleyeceğim, bekleyeceğim]
I love you like you've never felt the pain, I'll wait [Seni hiç incitmemişim gibi seveceğim, bekleyeceğim]
I promise, you don't have to be afraid, I'll wait [Söz veriyorum ki korkmana gerek kalmayacak, senin için bekleyeceğim]
Love is here, and here to stay [Aşkımız burada ve hep burada kalacak]
So lay your head on me [Bu yüzden başını bana yasla]
Lay your head on me [Başını bana yasla..]
So lay your head on me [Yani başını bana yasla..]
'Cause little do you know [Çünkü azıcık da olsa biliyor musun?]
I love you till the sun dies [Seni güneş sönene kadar seveceğimi..]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MüziK'lerde DİNLENİYOR 1
Acak- Biliyor musun şarkılara neden "parça" deniyor? İhtiyaç duyduğunda bazıları eksik bir yanını tamamlıyor. "Bırakın, müzikle öleyim." (Mirabeau) "Müzik dünyaya hükmeder." (Martin Luther) "Müzik sonsuzluğun anlatımıdır." (Schelling) {KAPAK TASARIMI ŞA...