3.BÖLÜM:Dudakları Var Şarap Rengi,Bir Gülüşü Var Gece Sarhoş...

129 77 23
                                    

Uzay'dan...

Ben gecenin karanlık kollarında Ay'a aşık olmuştum. Deli gibi... Benim kalbimin sahibi olan masmavi bir çift göz şu an kollarımda. Ben onu kaybedemem... O an içimden tek bir şey geçirdim:

"Allah'ım, onu benden alma! Her şeyimi al, ama onu benden alma!"

Bir süre daha şarkı söyledim. Bu sefer de en sevdiğim şarkının nakarat kısmını Medcezir'in kulağına fısıldadım.

Erkekler ağlamaz, diyen seni tanımamış,
Meğer...

Bu şehrin beni anlamaya,
Benim seni unutmaya,
Rakının ısınmaya,
Niyeti yok...

Adı çilingir olsa da,
Bu sofra bi sen kapısına,
Diz çöker, çare bulamaz...Offf...

Ben onsuz ne yapacaktım? Onu gördüğümden beri kalbime her seferinde şekerden yapılmış bir ok saplanıyordu. Çok tatlı,bir o kadar da kalbimi delip geçen bir güzelliği vardı.

Yüzünü avuçlarıma aldım. Bir süre yüzünü izeldim... Her milimini kafama kazıdım. Çünkü boş bir duvara dahi bakarken onun büyüleyici,insanda hipnoz etkisi yaratan o güzel yüzünü görmek istiyordum.

Bembeyaz teni, kumral saçları,uzun kirpikleri,sert bakmasına yardımcı olan siyah kaşları, küçücük burnu, sağ yanağında elmacık kemiklerinin biraz üzerinde bulunan iki tana beni, kiraz gibi kıpkırmızı dudakları, keskin yüz yapısı...

En iyi ressamın bile çizemiyeceği bir tabloya bakıyordum. Bu benim tablomdu. Eğer değilse de şu anlık değildi,çünkü onu bırakmaya hiç niyetim yok! Hemde hiç!

Bir süre gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim. Tam o an Medcezir elini ağzıma soktu. Daha sonrası daha da tuhaftı. Ayağını üzerime attı. Bir ara saçlarından takılı kalan elini çıkartmaya çalışırken kasıklarıma bir tekme yemiştim! Bilerek yapmadığını biliyordum,fakat çok acıyordu. Daha sonra kendi kendine konuşmaya başladı.

"Gelme! Gelme! Ayy!"

"Medcezir? Sakin ol canım. Kim geliyor?"

"Yunuş kafali at,at gel-geliyor."

Uykulu sesi çok komikti. Dediği şey ise daha komikti. Yunus kafalı at?!

"Tamam güzelim. Sakin ol. Şimdi onları kovala."

Ses vermedi. Tekrar uykusuna dönmüştü.

                               ************

Saat 06:02. Aşağıdan gelen seslerle irkilerek uyandım. Sanırım Medcezir'in annesi kahvaltı hazırlıyordu. Her an odaya gelebilirdi.

O an gözlerimin bulanık görüşü netleşti. Ve kucağımda bebek gibi uyuyan Medcezir'i gördüm. Bir eli sağ gözümde,bir eli t-shirtümün içinde göğsümün,tam kalbimin üstündeydi.

Bir süre daha bekledim. Rahat uyuduğu yüzündeki gülümsemeden anlaşılıyordu. Aşağıdan gelen sesler artınca kendimi sola doğru yatırdım ve Medcezir'in sırtını kucağımdan ayırıp yatak ile buluşturdum.

Yataktan kalkıp Medcezir'i uyandırmamaya dikkat ederek önce yastığını düzelttim,üstünü sıkıca örttüm ve yanağına varla yok arasında küçük bir öpücük bıraktım.

Aklıma bir fikir gelmişti! Hemen odanın sol tarafında ki çalışma masasından bir A4 kağıdı ve kırmızı bir keçeli kalem aldım. Kalemi açıp aklıma gelen ilk sözü hevesle kağıda yazdım.

"Dudakları var şarap rengi,bir gülüşü var gece sarhoş..."

Kalemi aldığım yere bıraktım ve hemen yan tarafta bulunan bandı alıp küçük bir parçayı koparttım. Kağıda tutturdum ve Medcezir'in yatağının tam karşısında bulunan duvara yapıştırdım.

Odadan çıkmadan önce saate baktım. 06:27. Hemen yatağın sağ tarafında duran iki çekmeceli komodinin üzerinden Medcezir'in telefonunu aldım. Yatağının yanına gelip sağ baş parmağını tuttum ve parmak izini okutup telefonun kilidini açttım.

Bir süre kurcalamak için tereddüt ettim. Daha sonra bunun gibi şeyler için daha erken olacağına karar verip kamerayı açttım.

Medcezir'in sağ elini tuttum ve fotoğrafını çektim. Ardından duvar kağıdı olarak ayarladım. Tam telefonu kapatacakken takvim uygulamasına girip her şey için en uygun olan zamana tıkladım.

23 Eylül...

Her şey bu tarihte anlam kazanacaktı. Ya sonsuza dek beraber olacaktık,ya da...Bunu düşünmek istemiyordum.

Telefonu eski yerine bıraktım. Ardından odanın kapısına ilerledim ve kilidi açtım. O an da gözüme odanın sağ duvarında bulunan dolaba çarptı. Adımlarımı o yöne çevirdim ve önünde durdum.

Dolabın iki kapağını açınca dünyada en sevdiğim koku yayıldı etrafıma. Kumsal,deniz ve mutluluğun kokusu...

Dolabını fazla kurcalamak istemiyordum. Sağ tarafımda 2. rafta kırmızı bir bandana gördüm. Hani şu yazma gibi olanlardan. Elime aldım yüzüme yaklaştırdım. Kokusu...O kokuyordu... Buram buram o kokuyordu...O...

Merdivenden çıkma sesi geldi. Hemen kendime geldim dolabın kapağını kapattım. Sesler iyice yaklaşıyordu. Hemen cama yöneldim. Sonra Medcezir'e kaydı gözlerim. 2 adımda yanına gidip yanağına bir öpücük bıraktım ve camdan attım kendimi. Örümcek adam gibi hissediyordum. Sırıttım.

Kendi kendime bir şarkı mırıldanmaya başladım.
Bilal Sonses'in İnat Keçisi şarkısının en sevdiğim kısmını söylemeye başladım. Bana ters olacak şekilde neşeliydim ve bu sefer hareketli bir şarkı dönüyordu dudaklarımda. Yani ben...Ben mutluydum...

"Üşürüm yoksan,sevgilim olsan.
Gelip başını yine omzuma koysan.
Başım belada seni kime sorsam.
Gözlerim yaş değil,seninle dolsa."

İşte Medcezir'in bir sarılışı beni bu salak hale getirmişti.

Umarım hep mutlu olurduk. Ummama gerek yoktu ki! Biz mutlu olacaktık. Eminim.

Telefonuma bir mesaj geldi. Sırıtan suratım ile arka cebimden telefonu çıkarttım. Gizli numara?

Mesajı okuduğumda gülen suratım gitmişti. Sanki koca elleriyle bir dev kalbimi sıkıyor tam patlayacakken bırakıyor ve tekrardan sıkıyor bırakıyor ve tekrardan...

Sinirle kasılan yüzüm ile mesaji tekrar okudum.

Gizli Numara:Kız güzelmiş... Ama Uzay Bey unutma;Medcezir benim! Asla senin olmaz. Onu ben senden önce gördüm,senden önce sevdim. Valizini topla ve git! Bu arazi benim! Medcezir benim! BENİM!

Kim lan bu yavşak,piç kurusu! Kim?!

Naber kebeleklerim? Ayy Gençlik adlı kitabım  için bir çok msj geldi mükemelsiniz... Peki bu bölüm nasıl?

İyi kötü yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

İyi okumalar kebeleklerimmmm!!!

MEDCEZİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin