No. 1
Aşk Ve Zenginlik***
Her zaman pahalı hediyelere ilgim olmuştur.
Daha küçük bir kız çocuğuyken, babamın kucağında cıvıldayarak bana 'zengin bir şey almasını' istediğimi hatırlıyorum. Babamın bana asla sevgi göstermeyen yüzü, ilk ve son kez orada benim için gülmüştü. Ama tek bir şey söylemişti. 'Peki.'
Ben ise ikna olmayıp, bana söz vermesi için inat etmiştim. Pekala, asla kolay bir çocuk olmamıştım. Öyle ki, babam doğum günümde asla hayır diyemeyeceğim ve dudak uçuklatan bir fiyata sahip, Barbie evi almıştı.
Küçük ve aile kavramından yoksun bir kız çocuğu için bu çok anlamlıydı. Şimdi babamın bu anıları hatırlayacağını sanmıyorum, ama ben o evle ilgili her anımı hatırlıyordum.
Öyle içime sindirmiştim ki evi, hiçbir zaman sahip olamadığım ailemi yansıtmıştım. Babam, ben ve annem. O evde, küçük zihnimde ailem ile yaşamak istediğim her anı hayal etmiştim. Bir zaman sonra ise kesinlikle sağlıksız hayaller görmeye başladığımda, babam o evi kırdırtmış ve dünyanın öbür ucuna yollamıştı.
Bir çocuğun ruhunu öldürmek, bu kadar basitti belki de.
Çünkü babam o evi kırıp döktürdüğünde, istediğim aile tablomu da elimden almıştı. Ne çok yalvarmıştım oysa, babam ise bana hayal kurmanın ne kadar kalp kırıcı olduğunu anlatıp durmuştu.
Ben ise küçük bedenimle ağlamaya başlamıştım. 'Hayallerim olmadan nasıl yaşarım ben, kabuslar görürüm.'
Bazen küçüklüğüme gittiğimde, hayal ve gerçekleri karıştırıyorum hala. Bir yanımda babamın gülerek anneme aşık gözlerle bakan yüzü dururken, diğer yanda ise bana evcil hayvan muamelesi yapan yüzü duruyor karşımda.
Anne ve baba sevgisinden, ilgisinden her zaman yoksun olarak büyüdüm. Babam bana maddi imkan sağlıyorken, annem ise yanımda olmadan o küçük yaşta bana kalp kırıcı ve can yakan bütün duyguları öğretti. İkisinin çocuklarına karşı verebildiği tek şey, buydu.
Oysa ben küçük bedenimle babamdan, 'zengin bir şey almasını' isterken maneviyattan bahsetmiştim.
Benim için zenginlik kelimesinin karşılığı asla para olmadı. Daha sekiz yaşındayken ve karne gününde, öğretmenime şiddetle karşı çıktığımı hatırlıyorum. Konu, bu kelimeydi; zenginlik.
Sarı saçlı ve ışıldayan gözlere sahip öğretmenime her zaman hayran olmuştum aslında. Ama o gün, çok sinirli ve kırgındı küçük bedenim.
Zar zor hatırladığım tombul yanaklı Tom, karne günümüzde öğretmenimize 'zenginlik nedir?' diye sormuştu. Sevgili öğretmenimiz Bayan Kate ise ona gayet sade ve anlayabileceği bir şekilde anlatmıştı. Ama bu anlatış, benim doğru bildiklerimi yanlış olarak gösterdi.
Her zaman kibar, sevgi dolu ve kıpır kıpır bir kızdım. İlk saygısızlığım ve belki de hadsizliğim o an olmuştu, hızla ayağa kalktım ve Bayan Kate'in sözünü kestim.
'Zenginlik para demek değildir, bu bir yanılgıdır. Çok eski zamanlarda, belki de milattan önce insanlar sevgi ve ailenin zenginlik olduğunu düşünüyordu. Çünkü, zenginlik mutluluk verir. Mutlu eden buydu, seni sonsuza kadar her halinle seven anne ve baba. Ama sonra bir şekilde paranın bulunması ve ticaretin başlamasıyla, insanlar kendini kandırmaya başladı. Böyle mutlu olduklarını sandılar. Zamanla aile ve sonsuz sevginin anlamına gelen zenginlik kelimesi, paranın mutluluk verdiği anlamına dönüştü.
İnsanların mutsuzluğu da bununla beraber boy gösterdi. Çünkü kendilerini kandırıyorlardı. Hiçbir şey bir sevginin yerini tutamazdı. Onları sevgisizlik mutsuz etti, onlar ise parasızlık sanıp kendilerini daha çok kandırdılar.'
Asla aklımdan çıkmayan bu sözleri, tam olarak böyle öğretmenime söylediğim zaman hala aklımda canlanır. Bayan Kate ağzı açık halde, yaklaşık beş veya on dakika üzerindeki şaşkınlığı atmaya çalıştı.
Çünkü kim olsa, benim gibi her zaman neşe dolu bir kızdan bu kadar derin düşünceler beklemezdi. O gün öğretmenimle hararetli bir şekilde kavga ettim. Daha yeni tanıştığım, Jade ve Kasey'in beni uyarmasına rağmen o küçük bedenimle, öğretmenime kafa tuttum.
Asla bilmediler, aslında o an babama olan tüm kızgınlığımı bırakmıştım. Çünkü o da yanlış biliyordu, ben ondan sevgi istemiştim. İçinde hayallerim olmadan hiçbir anlam ifade etmeyen ve zamanı gelince parçalatabileceği saçma bir ev değil.
Öğretmenim ise bu inanışıma, 'kanıtla o zaman.' diye cevap vermişti. Benim verdiğim cevaptan sonra ise ağlamış ve karnelerimizi elimize tutuşturup gitmişti.
"Çünkü, babamın bu okulu alabilecek kadar çok parası var. Ama ben mutlu değilim ki? Zenginlik bunu sağlamaz mı, mutlu olmayı? O zaman neden mutlu hissetmiyorum öğretmenim?"
Okullar kapandıktan birkaç hafta sonra ise, Bayan Kate'in ölüm haberi geldi. Açıkcası tek bir şeye üzüldüğümü hatırlıyorum.
'Yazık.' Demiştim. 'Sevginin, diğer tüm her şeyden daha mutluluk verici olduğunu asla anlayamayacak. Asla sahip olduğu ailenin hakkını veremeyecek.'
Baba ve anne kelimesinin anlamını asla anlamadım. Onlardan öğrenmem gereken şeyleri, bazen filmlerde kimisi için klişe olan ama benim için büyük anlam ifade eden bir sahnede, bazen ise okuduğum bir satırda anlayıp gördüm.
Hayatımın çok büyük bir kısmında yer alan, Jade ve Kasey aileleriyle benim yanımdayken çok yakın olmamaya her zaman özen gösterdiler. Aileleri beni her zaman çocukları gözüyle gördü ama ben asla onları gerçek anne ve babam gibi göremedim.
Kızlar anneleriyle konuşurken, hep dikkatle dinlerdim onları. Bir anne ve kız ne yapardı? Nasıl konuşurlardı? Birbirlerine anlatamadıkları şey var mıydı?
Bir anne için çocuğunun ilk kelimesinin 'anne' olması önemliymiş mesela. Bunu, Kasey ve Bayan Young konuşurken duydum. Ve bunun gibi yüzlercesini...
Veya aşkı. Aşkı hiçbir zaman öğrenemedim. Filmlerdeki asla gerçekci gelmezdi bana, kitaplardaki ise gerçek olamayacak kadar güzeldi. Bir gece bunu çok fazla merak ettiğimi hatırlıyorum. Daha on üç yaşındaydım ve yaşımın getirisiyle sevgi kelimesinin nasıl hissettirdiğini merak ettim. Tüm yaşıtlarım aşık olduğu çocuğu anlatırken, ben onların aşkını imrenerek dinlerdim. Her zaman erkeklerden ilgi gördüm ama asla birisini sevmedin, sevemedim. Hatta arkadaş grubumda, bundan dolayı bana 'kalbi mühürlü' dendiğini anımsıyorum.
O gece, sevgi ve aşkı aradığım gece, kıvırcık saçlı bir çocuk rüyama misafir olarak girdi.
Ve size yemin ederim, asla uyanmak istemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CHECKMATE | harry styles.
خيال (فانتازيا)❝ Kendimi kaybettim, Şah. Seni kaybettim, Mat. ❞ ••• "Çünkü patronun bir numaralı elemanı Harry, ona çok güveniyor. Ve işin kötüsü Octavia, bende Harry'nin göz karalığına oldukça güveniyorum. Patronun verdiği talimatları dinler, anlar ve bahsi geçen...