dört

4.4K 392 85
                                    

"Ne yani, ilham gelsin diye tanımadığın bir insanla mı konuşuyorsun?"

Nefesimi üfleyip yatakta sırt üstü döndüm. Yanağım terlemişti. Telefonu kapatıp uyumak istiyordum. "En başında biz de tanışmıyorduk Beren. Tanışmadığın insanlar tanışman için vardır." Pekala, saçmalıyordum. 

"Mantıklı konuşman için üç saniye veriyorum."

"Ooofff. Tamam. Anladım. Siber zorbalar, tehlikeli dış dünya ve uyuşturucu tacirleri. Vesaire vesaire."

"Yakışıklı mı bari?"

Sinirli bir kahkaha attım. "Seni öldüreceğim. Senin yüzünden 22 yaşında hapse gireceğim."

"Yapacaksan boğarak öldür. Kanım akmasın. Evimi kirletip ölmek istemiyorum."

Göz devirdim. "Sen kesinlikle obsesifsin ve anksiyete hastasısın. Kapatıyorum, ilhamımla konuşmam gerek."

"İlhamının ağzına sıçayım."

"Terbiyesiz."

"Ben de seni seviyorum."

Telefonu kapatıp nefesimi üfledim. "İntiiiiiihaaar edeeeeceeeğiiiim," diye bağırarak bir melodi uydurdum. Bir artı bir evimin içi inlemişti resmen. Sıkılıyordum ve Mazhar'dan başka konuşacak biri yoktu şu an.

Hadiii amaaa. Sadece bu çocukla konuşmak istiyordum işte. İlham falan bahaneydi, öyle değil mi? Emin değildim. Uzun zamandır bir erkekle sohbet etmiyordum ve Mazhar aura olarak şu zamana kadar tanıştığım en çekici erkek olabilirdi. İlginç olan şeyleri severdim. 

Püf. Bu çocuğun neresi çekiciydi ki? Yakışıklı sayılabilirdi, evet ama dönüp bir kez daha bakılacak bir yüzü yoktu. Geniş omuzları ve kaslı bir vücudu da yoktu, hatta kolları biraz çelimsiz duruyordu. Gözleri de sıradandı. Bu çocuğa dair her şey sıradandı.

Eee? Ben niye bu çocuğa(?) yazıyordum o halde? İlk bakıştığımız anı hatırladım. Bakışlarından uçuşan bir şeyler beynime saplanmış gibi hissetmiştim. Tuhaf ve ürkütücüydü. Hatta biraz itici gelmişti. Ama sonradan gözleri farklı görünmüştü.

Tamam tamam. Durun. Yine saçmalıyorum. Olaya fazla romantizm kattım. Yalnızca arkadaş olmak istiyordum. Evet. Bu kadar basit bir açıklaması vardı işte.

Telefonum çalmaya başlayınca ekranı kendime çevirdim. İlham(Mazhar) arıyor...

Neden ki?

Kaşlarımı çatıp telefonu açtım. "Efendim?"

"Neden psikiyatri kliniğindeydin?"

Ha? "Çünkü... Neden soruyorsun ki?"

"Merak ettim."

"Sen neden gelmiştin?"

"Bilmem. Sıkılmıştım."

Birkaç saniyelik sessizlik oldu. "Neden saçların kısacık?" diye sorduğunda yine boşluğa düştüm. Neden bunları merak ediyordu ki?

"Çünkü sinüzitim var. Saçlarımı kurutmayı sevmem, ıslak kalınca da hastalanıyorum."

"Yakışıyor. Birçok erkekten daha çok yakışmış sana."

Ne... Utanıyor muydum? Utanıyordum. "Şey, teşekkürler."

"Kaç yaşındasın?"

"22. Sen?"

"23."

"Okuyor musun?"

"Genelde psikolojik gerilim okumayı severim." Elimde olmadan güldüm. O da bana eşlik etti. "Fransızca mütercim tercümanlık okudum."

"Vay. Çok havalı."

"Öyle derler. Ee? Sen?"

"Dramatik yazarlık."

"Tam sana göre."

Gülümsedim. "Öyle derler." Tavana bakarken aklıma bir soru geldi. "Neden çevrende insan yok?"

"Aslında her an çevremde insan var. Sadece yaşam alanıma sokmam."

"Sebebi ne?"

Bir hıımmm çekti. Cevap vermesini bekledim ama konuşmadı. "Anladım. Konuşulmaması gereken konu."

"Bir ara konuşabiliriz."

"Bir ara?"

"Bundan sonra yani."

"Bundan sonra konuşacak mıyız?"

"Konuşmayalım mı?"

Sustum. "Beni öldürme, tamam? Bir kitap çıkarmadan ölmek istemiyorum."

"Söz veriyorum leydim."

"Iyy. Söyleme şu kelimeyi."

"Söylemem leydim."

Güldüm. "Kapat artık. Sıkıcısın."

"Duyduğum en büyük yalan."

"İyi geceler Mazhar."

"İyi geceler Sırma."

xxx

bana. ne. oluyor. -deniz.

opiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin