on

3.3K 362 25
                                    

Müzik listemi açıp sessizliği örtmesini sağladım. Önümdekilere odaklanmaya çalıştım ve başarılı oldum. Hatta öyle çok odaklandım ki kahvemi içmeyi unuttum. 

"Sana bir şey sormak istiyorum."

Yüzüne bakmadım. "Elbette sorabilirsin."

"Neden böylesin? Neden saklanıyorsun? Ben sana karşı çok netim. Sense kaçıyorsun. Arkadaşsak eğer bir şeyleri bilmem gerekmez mi?" diye sordu beklenti dolu gözlerle.

Bu sefer ona baktım. Siyah gözlerindeki bu ifade beni tedirgin ediyordu, ondan kaçmak istiyordum. Bir şeyleri görecek diye endişe duyuyordum. Tekrar tabağıma baktım. İştahım kaçmıştı. Soğuyan kahvemden bir yudum aldım.

"Tek başına olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun Sırma."

Ses tonumdaki ciddiyet ve sert ton onu şaşırtmış olacak ki, yüzüne baktığımda gözlerinin hafifçe irileştiğini gördüm. Bu beni daha fazla tedirgin etmekten başka bir şey yapmadı. Nefesimi üfledim ve yine masadan kalktım.

"Sessiz kalma. Sen sessizleştiğinde geriliyorum,"diye itiraf ettim. Bunu bilmesinde bir sakınca yoktu, zaten konuşmasını istiyordum.  Ama konuşmadı. Kafasında uçuşan kara sineklerin sesini duyar gibi oldum. Zihnini kurcalıyordum. Elbette bundan memnun değildim ama etrafımda olmasına ihtiyacım vardı. Kafayı sıyırmak istemiyordum. 

"Pekala. Bir anlaşma yapalım. Bir ay içerisinde beraber vakit geçirelim. Eğer bir ay boyunca iyi anlaşırsak bana her şeyi anlat."

Kalçamı tezgaha yasladım ve ona baktım. Yüzünü biraz süzdükten sonra, "Neyi anlatmamı istiyorsun?" diye sordum neyden bahsettiğini bilmeme rağmen. 

Kısacık saçını kulağının arkasına itmeye çalıştı ama saçı kulağının arkasına itilebilecek kadar uzun değildi. Saçının önüne elini geçirdi ve dalgalı tutamları biraz daha karıştırdı. Şaşırtıcı bir şekilde sevimli ve güzel görünüyordu. Aynı zamanda düşünceli. 

"Dün neden kriz geçirdiğini? Neden bir şeyleri sakladığını? Neden yalnız olduğunu?"

Neden yalnız olduğunu.

Gülümsedim. "Teşekkürler."

"Hayır, öyle demek istemedim."

"Önemli değil Sırma. Bunu zaten biliyorum." Tezgaha döndüm ve kupayı suyun altına tuttum.

"Hey." Ayağa kalktığını duydum. Ardından sağ kolumdaki elini hissettim. "Öyle söylemek istemedim. Beni yanlış anladın."

Ona bakmamayı sürdürdüm. Tüm vücudumu kaskatı kesen ve duraksamama neden olan şey ise yüzüme değen eliydi. Çenemden çekip yüzümü kendine doğru çevirdi. Kaşları çatıktı ve sık nefes alıp veriyordu. Gerilince böyle mi oluyordu? Endişelendiğinde gözlerini bu şekilde mi kısıyordu? 

Aramızda bir kafa boyu vardı ve böyle baktığımda aslında gözlerinin siyah değil koyu kahverengi olduğunu gördüm. "Kalbini kırmak istememiştim," dedi elini çenemden çekip gözlerini yere indirirken. 

Gülümsedim. "Biliyorum. Kırılmadım. Önemli değil." Emin olmak istercesine yüzüme baktı. "Gerçekten," deyip göz kırptım. Yumruğunu hafifçe omzuma vurdu. "Seninle konuşurken kelimelerimi cımbızla seçeceğim artık," deyip oturacağı sandalyeye yöneldi. Kolundan nazikçe tutup onu durdurdum. "Hayır. Kelimelerini seçmeni istemiyorum. Benimle açık konuş."

"Sen de açık konuş o zaman," dedi yüzüme dik dik bakarak. Meydan okuyordu. Dişli kız seni... 

Omzumu silktim ve kolunu bıraktım. Tezgaha geri döndüğümde arkamdan kendi içinden söylendiğinden emindim. 

"Ee? Anlaştık mı?"

"Bir ay boyunca sana katlanabilir miyim bilmiyorum," dedim sırıtarak. 

"Hah," dedi dalga geçercesine. "Asıl ben sana katlanabilir miyim bilmiyorum."

"Anlaşmayı öneren sendin cadı."

"Üf tamam. Hadi söyle."

Düşünüyormuş gibi yaptım. Bu büyük bir riskti. Onu hayatımda istiyordum. Nedeni apaçık ortadaydı; benimle beraber olabiliyordu. İyi vakit geçiriyorduk ve niyeti çok saftı. Öğreneceği şeyler yüzünden benden korkabilirdi. Hayatımdan çıkmak isteyebilirdi. Sonrasında giderse her şeyi tekrardan toparlayabilir miydim bilmiyordum. 

 Ama zaten kararımı vermiştim. Omzumun üzerinden merak dolu suratına bakıp gülümsedim. "Kabul."

xxx

ne yapacağımı bilmiyorum.
bu kurguyu seviyorum.
ve sizi. -deniz.


opiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin