Kollarımın arasında uyuyan kadına baktım. Uyurken kaşlarını çatıyordu ama buna rağmen yüzündeki çocuksu ifade yerli yerindeydi. İstemsizce yüzüme yayılan gülümsemeyle saçlarını okşadım.
Dün gece oldukça geç gelmiştik evine. Dans etmekten yorulduğu için hemen uykuya dalmıştı. Elbisesi bile üzerinde duruyordu. Ben de yanına uzanıp uyumuştum. Yaklaşık yarım saat önce uyanmıştım ve onu izliyordum.
Neredeyse öğlen olacaktı. Alnına ufacık bir öpücük bıraktım. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Sırt çantamdan eşofmanlarımı çıkardığım sırada onun yatakta hareketlendiğini duydum.
"Uyanmışsın," diye mırıldandı uyku akan sesiyle. Omzumun üzerinden ona bakıp gülümsedim. "Günaydın uyuyan güzel."
Gözlerini ovalarken esniyordu. "Uyumak istiyorum," deyip benim yattığım yere doğru bıraktı vücudunu. Elimdekileri koltuğun üzerine atıp yanına ilerledim. Başının yanına oturup saçlarını karıştırdım. "Öğlen oldu daha ne kadar uyuyacaksın? Bari üzerini değiştir. Şu tipine bak. Makyajın akmış. Sevgilisi tarafından terk edilmiş alkolik bir parti kızı gibisin."
Tek gözünü açıp bana baktı. "Hiç öyle bir kız görmedim daha önce." Omzumu silktim. "Ben de görmedim. Ama filmlerde öyle oluyor."
Ofladı. "Sen de değiştirmemişsin üzerini," deyip bir kez daha esnedi. Üstten iki düğmesi açık olan kırışmış siyah gömleğime ve kumaş pantolonuma baktım. "Üşendim. Ayrıca gömleği sen çıkarırsın diye düşünmüştüm."
Sol elini yüzüme doğru savurunca eli çeneme çarptı. "Ah! Tamam ya! Demiyorum bir şey." Çeneme ovalayıp kalktım. Son bir kez sinir bozucu bir şekilde saçlarını karıştırdığımda çığlık atıyordu. Küçük yumruklarından korunmak için banyoya kaçtım.
Duş alıp giyindikten sonra anca çıkabilmiştim. Evin içinde güzel bir koku vardı. Mutfağa ulaştığımda radyoda çalan şarkıya eşlik eden bir Sırma buldum. Salatalık soyuyordu. Olduğu yerde sallanarak ritim tutuyordu. Kollarımı göğsümde bağlayıp kapının pervazına yaslandım. Başım sol omzuma doğru eğildi ve sırıttım. "Sen bana kahvaltı mı hazırlıyorsun?"
Sesimi duyunca irkildi sonra dönüp bana baktı. Beni iyice bir süzünce yanaklarının kızardığını gördüm. Cevap vermedi. Benim de gözlerim kısıldı. "Ne düşünüyorsun?"
"Hiç."
Arkasından ona yaklaşıp belini tuttum. Salatalıkları doğrayışını izledim. "Nasıl hissettim biliyor musun bebeğim?"
"Hım?"
"Sanki evlenmişiz de bu ilk sabahımızmış gibi."
Salatalığı keserken bıçak elinde dondu kaldı. Nefesimi tuttum. Küçük yumruklara karşı siper aldım. Bıçağı bıraktı ve tezgahla aramda duran bedenini bana çevirdi. Yanakları pembe pembeydi ve alt dudağı ısırılmaktan dolayı kızarmıştı.
"Aynısını düşünmüştüm."
Ne?
"Ne?"
Gözlerini kaçırıp önüne geri döndü. Ben de bir adım geriye çıkıp sandalyenin sırtlığına kalçamı dayadım ve memnuniyetle gülümsedim. "Bu bir evlenme teklifi mi?"
"Ne?"
Şaşkınlıkla bana dönen gözlerine bakıp omuz silktim. "Ne ne?"
"Önce sen söyledin."
"Ama ilk sen düşündün."
Gözleri kısıldı. "Evlenir miydin benimle?"
Bu sefer kahkaha attım. "Teklif ediyorsun yani?"
"Ya hayır. Merak ettim sadece," dedi kısık sesle. Salatalıkları doğradığı tabağı arkamda duran masaya yerleştirdi. Sonra bana baktı. "Yumurtanı nasıl istersin?"
"Kabul ederdim."
Kaşları çatıldı. "Anlamadım?"
"Evlilik teklifini diyorum. Kabul ederdim."
Tepki veremedi bile. Öyle çok şaşırdı ki yaklaşık otuz saniye yüzüme baktı. "Ne?"
"Bugün ikimizde algı problemi yaşıyoruz," deyip onu belinden tutup kendime çektim. Bu kızı seviyordum. Bu kıza aşıktım. Bu kız beni ellerimden tutuyordu. Kalbime dokunuyordu.
"Yani, evlenirdin benimle?"
"Neden olmasın? Sen benimle evlenmez miydin?"
Aynı boyda duruyorduk, tüm yüzümü inceliyordu. Elleri ensemi buldu ve saçlarımı çekiştirerek oynamaya başladı.
"Evlenirdim sanırım."
"Sanırım mı?"
"Hıı."
"Ne demek sanırım?"
"Ya beni aldatırsan?"
"Senden iyisi mezarda."
Yumruğunu göğsüme vurdu. "Kamyoncu."
"Eee? Evleniyor muyuz yani?"
Kahkaha attı. "Daha çocuğuz."
"Yuh. Küçül de cebime gir. 23 yaşına girdin. Bende 24. Gayet evlenebiliriz."
"İkimizde işsiziz deli. Düğünü kim yapacak? Çocuğu ne yapacağız?"
Sahte bir şaşkınlıkla yüzüne baktım. "Çocuk da düşünüyorsun yani? Keşke tartışsaydık bu durumu be güzelim. Bebek için erken daha."
Bu sefer sinirle yanaklarımı sıktı. Ama bu muhabbetin hoşuna gittiğini biliyordum. "Cilve yapma bana. Cicim ayında gibiyiz. Şuna bak. Duştan çıkmışsın, sana kahvaltı hazırlıyorum ve burada fingirdeşiyoruz. Sahiden evli çiftler gibiyiz,"deyip çekildi. Haşlanmış yumurtaları soydu ve masaya oturduk.
"Evli olsaydık ciddiyetsiz bir çift mi olurduk yani?" diye sordum düşünceli bir şekilde.
"Hayır tabii ki. İkimizde öyle kişiliklere sahip değiliz. Yalnızca sen..." Elindeki çatalı sallayıp dudak büktü, "...bana çok aşıksın."
Kaşlarım havalandı. "Allah Allah. Hiç çaktırmıyorum sanıyordum. Nasıl da fark etmişsin, seni sinsi."
Güldü. "Evli olsaydık güzel bir çift olurduk."
"Sen bana teklif ediyorsun gizliden gizliye, değil mi?" Sırıtık bir yüzle karşısında durmamak çok zordu. Bana gıcık oluyordu.
"Hiç kusura bakma Mazhar. Hep ilk adımları ben attım. İlk ben itiraf ettim. İlk ben öptüm. E bir zahmet de evlilik teklifini sen yap."
"E bu düpedüz pazarlık ama!"
Ellerini havaya kaldırdı. "Üzgünüm. Ben tüm jokerlerimi kullandım. Sıra sende."
Çatalla aldığım reçeli ekmeğe sürmek yerine yüzüne sürdüm. Küçük bir çığlık attı. "Ya pislik!"
"Söyle güzelim."
"Sana gıcık oluyorum."
"Ben de seni bebeğim," reçelli yeri öperken gülüyordum. "Ben de seni."
xxx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
opia
Teen FictionYazar olmak isteyen ama aradığı ilhamı bulamayan bir kadın ve hayallerinin önüne bariyerler dizilmiş yalnız bir adam bir gün aynı klinikte karşılaşırlar. xxx İthaf: Şafak sökerken öten horoza ve kuşlara. Şevval'e. Kedim Bulut'a. Nazlı'ya. Birde kız...