ursine vulpine, annaca - wicked game
Öyle çaresiz hissediyorum ki bazen kalbim de çaresizliğin duvarları arasında ezilip büzülüyor, sancısı canımı acıtıyor.
Gerçekten, kalbim acıyor. Toparlanamıyor, düşüncelerime dalıyorum. Çıkamıyorum oradan, ne kadar çabalasam da olmuyor çünkü fark ediyorum beni gerçeklikten iten nedenler olduğunu.
Çünkü düşüncelerim, olduğun tek yer. Seninle konuşabildiğim, acımı dindirebilme hayalimin olduğu tek yer. Gerçekliği unutmak istiyorum, kendimi kandırmak isteyeceğim kadar bağlanıyorum oraya. Gözümü kapattığımda aklıma gelen yüzün, bana gözümü açmayı reddettiriyor, kulaklarımda sevdiğin melodiler bana seni hatırlattığında kulaklarım, dünyada olan biteni duymayı da.
Ne zaman bu kadar canım yanmaya başladı bilmiyorum, inan başlangıcını bile bilmediğim bir süredir her yerim acı içinde. Uyumayı bile beceremiyorum artık, gözümü kapatamıyorum aklıma düşeceğin korkusundan. Seni bana çağrıştıran bir şey duyacağım da olduğum yere yıkılacağım diye ödüm kopuyor, ödüm kopuyor yemin ederim. Korkuyorum, çok korkuyorum. Yaşam suyum olmuş olmandan, sensiz yapamamaktan, aklımı kaybetmekten, sensizliğin bana getirdiği her koşuldan korkuyorum. Mantıklı düşünmemi engelleyecek düzinelerce duyguyla sarmalanmış gibiyim. Düşünmek eylemini, içinde hayale dair bir iz var ise yapmak istiyor, gerçeği düşünmeyi reddediyorum. Tabii ki de işe yaramıyor.
Çünkü gidişin, senin benden gidişin çok gerçekti.
Demiştim... içinde sen olduğun hayallerimi düşünüyorum çünkü sen oradasın. Lakin gerçeği atlayamıyorum çünkü sen de oradaydın, benim gerçeğimdin. Sen mi benden geçtin bilmiyorum ama ben senden geçemedim, geçemeyeceğim. Hayatımda olmasan da gerçeksin ve hayallerimde hep hayatımda olduğun bir gerçeklik hayal ettiğimden geçemeyeceğim senden.
Kafam inan çok karışık. Ayırt edemiyorum artık, seni hayallerimde mi yoksa gerçekte mi öptüğümü... saçlarına gerçekten dokundum mu?
Biliyor musun, korktuğum başıma geliyor. Aklımı kaybediyorum, kaybediyorum. Artık benim olan hiçbir şey bende kalmıyormuş gibi o da gidiyor benden.
Bu kadar mı umutsuz vakayım? Neden parmak uçlarımı dokundurduğum her şey felakete sürükleniyor gibi hissediyorum?
Bunu anlayıp benden uzak duruyor olabilme ihtimalini bile düşündüm. Aslında çok şey düşünüyorum ve bu bana zarar veriyor. Kendimi dış dünyadan soyutluyorum. Artık görünmenin bir anlamı yok. Bana beni görmek istemediğini söyledin, görünmek istediğim tek sen iken.
Sahiden söylüyorum, artık gerçek denen kavramın başımı gövdemden ayırmak üzere hazırlanan cellad olduğunu düşünmeye başladım.
Yüzünü siyah bir perçem ile kapatıyor, kendini bana göstermiyor. Kafamı dayadığım tahtadan göremiyorum onu ama onun beni öldürmek üzere olduğu gerçeğini de değiştirmiyor ya, işte bu gerçek de ayrı bir cellad. Yine de vuruyor başıma, hazırlıksız yakalanıyorum. Tam ağlarken, sevdiğim tek canı düşünürken vuruluyorum. Çırpınmak için çok geç oluyor.
Sana, sen benim gerçeğimsin demiştim ya, işte bu da bunun bir kanıtı. Katilim oldun sen, aklımın katili. Bir de umutlarımın.
Ama bir türlü hayallerimi öldüremiyorsun. Diyorum ki buraya kadar, tamam, onlar da gitti artık benden. Sonra ne mi oluyor? En ufak bir piyano sesinde aklıma düşüyorsun, bir yağmur damlasında, herhangi bir çiçek kokusunda. Evet bütün çiçekler çünkü hepsini sevdiğini söylediğini duydum bir kere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'through my chest' jikook
Fanfictionkalbimin o kadar derinine inebilirsem ve tutarsam seni, tüm kalbimi yerinden sökerek çıkartabilirim ancak.