Bir daha bulamam kendimi.
Bazen hayatın bana karşı acımasız olduğunu ve canımı acıtmak için uğraştığını düşünürdüm. Hatta bazen değil, genel olarak. Ama öyle anlar gelirdi ki sanki tüm çektiğim acının bir nedeni varmış gibi hissettirirdi. Biri tarafından sevilmek mesela... Kim olduğu önemli değil, sevildiğini hissettiğinde kötü hisler bir anlığına da olsa kaybolurdu. Daha güçlü hissederdi insan. Belki bana karşı nefret hissi olan bir sürü kişi vardı lakin sevdiğim insanların beni sevmesi yeterdi de artardı. Yalnızca bir kişinin sevgisi bende karşılıklı değildi ve bu beni en çok yarayalandı işte. Aşk da bekleyemiyordum ondan, bana bakarken gözlerinde gördüğüm bir ışık, merhamet duygusu, ufak bir sıcaklık yeterdi. Belki bir kardeş gibi severdi, önemli değildi. Ben her şeyimi içime şimdiki gibi gömer, onunla kardeş olurdum. Yalnızca sevgisini istiyordum, daha büyüğünde gözüm yemin ederim yoktu. Olamazdı ki zaten. Yeterince belli etmişti bana duygularını. Daha fazlasını istemeye umudum yoktu.
Büyüdüğümüz evin içinde iki yabancı gibi yaşarken günler geçiyordu. Kalp kırıklığımın daha da arttığı, gönlümdeki yaranın daha da büyüdüğü günler geliyordu.
Bir hafta sonra yapılması karar verilen davet hazırlıkları şimdiden başlamıştı. Herkes bir yerlere koşuşturup eksikleri tamamlarken benim hareket etmeye hâlim yoktu. Bay Jeon Jungkook'un arkadaşlarını davette görmek istediğini söylediğinde arkadaşları seve seve kalmaya devam ettiler. Biz ise hiç memnun değildik lakin belli edemiyorduk. Jungkook'u bizim olduğumuz yerde göremiyordum kolay kolay, hep onlarla meşgul oluyordu.
Ben de her zamanki gibi ablam ve Mina ile beraberdim. Kalçam git gide iyi oluyor, en azından beni bir hafta öncesi kadar zorlamıyordu. Konuşmamızın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen ablam fırsat bulup doktor çağıramamıştı. Hala merak içerisindeydik. Bugün gelecek olan ebeyi bekliyorduk.
Haradaki işlerimi halletmeye yeni yeni başlamıştım. Ağrıyan kalçam ve belim işlerimi yapmamı zorlaştırsa da yalnız kalmaya ve sevdiğim bir şeyle meşgul olmaya ihtiyacım vardı. İşlerimi bitirip kendimi küçük yatağıma attım, daha doğrusu yavaşça oturdum. Çok terlemiş ve yorulmuştum ama kalkmak istemiyordum. Uyuyakaldığımı da omzumu sarsan bir el sayesinde fark ettim. Hemen kendime gelip doğrulduğumda gözlerimi ovaladım.
"Hey, kalkmana gerek yok. Arkadaşlarla ata bineceğiz. Ben hazırlığı yaptım, haber vereyim dedim." Tam açamadığım gözlerimle Jungkook'a baktım ve başımı salladım. Kendimi geri yatağa yasladım ve tatlıca gerindim. Ayak sesleri uzaklaştığında birden gözlerim yerinden fırladı. Başımı kaldırıp kapıya doğru baktım. Jungkook buradaydı, gelmişti. Beni uyandırmış ve atları götüreceğini haber vermişti. Omzuma dokunmuş olması bile beni heyecanlandırırken bir yandan da beni uyandırmak yerine işlerini kendisinin halletmesini düşünüyordum. Beni önemsiyor muydu acaba? Kafamı iki yana salladım. Böyle şeyler düşünmemeliydim. Bütün nefesimi hararetle ağzımdan vererek kollarımı iki yana açtım. Uykulu gözlerimle bulanık gördüğüm suratı çok güzeldi. Uyandığım anda ilk onu görmekle ilgili kurduğum hayaller aklıma geldiğinde dudaklarım burkuldu.
Şu zamana kadar geçirdiğim hayatın hayaller üzerine kurulu olmasına her zaman üzülürdüm. Bir tanesinin bile gerçekleşmesi hak etmiyor muyum diye düşünürdüm ve Tanrı ile bir hesaplaşmaya girerdim. Bu hesaplaşmadan bile yorulmuştum, tartışacak durumda değildim.
Son zamanlarda Jungkook'a yaklaşma isteğim hiç olmadığı kadar kabarsa da etrafındaki insanlar sanki bir bariyerdi. Hepsini geçsem Bay Jeon'u geçemiyordum. Hiç yalnız bulamıyordum onu, hep birileri ile beraberdi.
Yattığım yerden ayaklandığımda birinin adımı seslendiğini duydum. Hemen kafamı kaldırıp sese doğru yürüdüm. Mina uzun eteklerini tutmuş ahırın önünde bana el sallıyordu, nefes nefese kalmıştı. Yanına gider gitmez konuştu. "Doktor geldi." Duyar duymaz gözlerim açıldı ve köşke doğru yürümeye başladım. Ablamın odasında olduklarını anlayınca Mina içeri girdi, bense kapının önünde bekledim. Bir süre sonra Mina kapıyı açıp bana geçmem için yer sağladı. Ablam yatakta oturur haldeydi. Doktor başıyla selam verip yanımdan geçtiğinde ben de eğildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'through my chest' jikook
Fanfickalbimin o kadar derinine inebilirsem ve tutarsam seni, tüm kalbimi yerinden sökerek çıkartabilirim ancak.