dört, bir şeyler eksik bende, aşkım hariç

623 90 25
                                    

İyi okumalar🌹
Yorumlarınızı bekliyorum.

Zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğine şaşırıyorum doğrusu. İyi ya da kötü, bir bakmışsınız günler ya da aylar geçmiş yaşananların üstünden, belki de yıllar. Ablama gitmemin üzerinden aylar geçti. O süreç içinde ablama bir kez daha gittim, o da geldi elbette. Hem de güzel haberlerle geldi. Minho'ya karşı bir şeyler hissettiğini söylediğinde havalara uçacaktım. Evliliği güzel gidiyordu, prensi olan bir prenses gibi yaşıyordu güzel evinde.

Bizim tarafta ise durumlar aynıydı. Bay Jeon eşinin gönlünü almaya yeminli gibi uğraşmış ve başarmıştı da. Her şey eskisi gibi yoluna girmiş görünüyordu. Benim içimde kopan fırtınalar da her zamanki gibi kalbimin derinliklerine gömülmüştü. Bir şekilde kafamı dağıtarak yaşamaya çalışıyordum. Bay Jeon'un kütüphanesinden ilgimi çeken kitapları kaçırıp okuyor, o fark etmeden yerine koyuyordum. Bazen de Mina ile sohbet ediyor, dolaşıyorduk. Jiyeon teyzenin hala bu evde olması benim için nimetti.

Bir ayı daha zar zor geçirdiğimde ablamın geleceğini öğrendim. Mektubunda Jungkook'un okulunun bu döneminin bitmek üzere olduğunu ve uzun süreliğine eve geleceğini yazmıştı. Ablam da bu süre boyunca Minho ile burada kalacaktı. Ablamın gelmesine sevinen yanım Jungkook için ağıtlar yakıyordu. O hiçbir zaman burada uzun süre kalmadığından ablama inanmadım elbette ama yine de görecektim onu. Onunla konuşmayacak kadar gururlu olmam işleri zorlaştırıyordu her zaman. O benimle konuşma başlatana kadar asla ağzımı açmayacaktım yine ve o da başlatmayacaktı. Belki de o da benim kadar gururluydu. Beni öptüğünden dolayı utanıyor, tiksiniyor ve kendine yediremiyor olabilirdi. Düşünmenin de bir manası yoktu aslında. Çoktan yaşanmıştı ve davranışları da kesindi. Hastalıklıymışım gibi hissettiriyordu.

Bu haftanın sonunda ablam geldiğinde evde bir kutlama havası olmuştu. Minho da ailenin içine karışmaya başladığında artık ben de yakın hissediyordum kendimi ona. Ayrıca ablamı mutlu ediyordu, değil mi? Bu onu sevmem için en önemli nedendi.

Ablamın sırrımı bilmesi beni tarifsiz bir şekilde rahatlatıyordu. Yalnız hissettirmiyordu. Evet, yüzüne bakarken hala utanıyordum lakin ablam her seferinde bu utancımdan arındırıyordu beni. Yargılamadığını biliyordum. Yalnızca, o da benim gibi diken üstündeydi, biri fark eder diye.

Ertesi gün hepimiz akşam yemeği için otururken atların ayak sesini duyduğumda başımı yemekten kaldırıp dışarı baktım. Ağır bir his kalbime oturduğunda derin bir nefes verdim. Önümdeki bardakta duran suyu bir dikişte içtim. Birkaç dakika sonra Jiyeon teyze hızla yemek odasına girdiğinde bütün gözler ona döndü.

"Jueun hanımım, küçük bey geldi." Bay ve Bayan Jeon masadan ayaklandığında ben yemek masasının herhangi bir yerine odaklanmış vaziyetteydim. Karşımda oturan ablam kimse görmeden elini gözümün önünde salladığında dehşet dolu ifademle başımı kaldırdım. Her seferinde ne yapacağımı bilemez hale geliyordum, elim ayağıma dolaşıyordu. Ablam güven dolu bir şekilde gözlerime baktığımda ifademi biraz da olsa toparladım. Herkes ayaklandığında artık ben de ayaktaydım. Saniye geçmedi ki kapıdan içeri girdi. Yeni kesilmiş kahverengi tutamları ve pantolonunun içine acele sıkıştırılmış salaş beyaz gömleğiyle bize doğru yürüyordu. Jueun teyzenin yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde Jungkook'un yüzündeki gülümseme genişledi. Ailesinden herkese, Minho'ya bile sarıldığında sıra bana gelmişti. Çenemi kasıp kafamı kaldırdığımda titrememek için zor duruyordum. Jueun teyze beklentiyle bize baktığında o anlık baskıyla tek kolunu omzuna attı ve bana yarı yarıya bir sarılış verdi. Kolumu henüz kaldırmışken geri çekildiğinde saniye bile sürmediğini fark ettim. Herkes tekrar odağını Jungkook'a verdiğinde ben donmuş haldeydim. Kokusunu almış olmanın ayağıma getirdiği cenetteydim belki de, bilmiyordum. Bay Jeon masanın başındaki sandalyesini yana çektiğinde Jungkook yanına çektiği sandalyeye oturdu. Masada klasik 'Neden bu akşam geleceğini haber vermedin?' sohbeti dönüyordu. Oturmuş vaziyette önümdeki tabağa odaklanmıştım. Sesi kulaklarıma dolduğunda bile tüylerim havalanıyordu ama tepkim yoktu, asla gösteremezdim.

'through my chest' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin