Şöyle ki bitirmem gereken birçok ficim varken bunu yazdım gerçekten. Birden istek geldi ve geri atamadım. Zaten atmak da istemedim çünkü içimde kalırdı.Bu fici çok seveceğim gibi hissediyorum. Jimin'in ağzından yazıyorum ve birebir ondan anlatmayı şimdiden çok sevdim. Okuduğunuzda ficin hangi zamanlarda geçtiğini anlayacaksınız. Eski zamanlar ama belirli bir zaman aralığı vermeyeceğim.
Lütfen bu hikayemi çok sevin ve bölümümü severseniz paylaşın. Büyümemize yardımcı olun ve güzel yorumlar yapııın.
Ayrıca, yazarken dinlediğim playlisti hakkımda kısmında paylaşacağım.
İyi okumalar
🌹
Bugün gözümü karmakarışık bir güne açtım. Alt kattan gelen telaşlı sesler yataktan fırlamama sebep oldu. Alelacele giyinip aşağı indiğimde bütün hizmetlilerin kocaman evde bir o yana, bir bu yana koşuşturduğunu gördüm. Kaşlarımı çattım bu görüntüye. Kimse misafir geleceğinden bahsetmemişti. Merdivenlerden indiğim anda mutfaktan gelen ses ile başım anında o tarafa döndü ve sol tarafa doğru koşmaya başladım. İçeri girdiğimde kocaman mutfakta çalışan hizmetlilerin endişeli bir halde hareket ettiğini gördüm. Arkalarından yaklaştığımda, yere düşmüş kocaman bir tencere gördüğümde bağırışların ve endişenin sebebini anladım. Jiyeon teyze elini başına dayamış yere bakıyordu.
"Sizin elinize bir şey verende kabahat. Çabuk temizleyin şurayı! Yenisini yapacağız." Çocukluğumdan beridir tanıdığım bu kadını böyle sinirli ve agresif pek görmezdim. Neden böyle olduğunu merak ettiğimden hızla yanına yürüdüm.
"Teyze, ne oldu? Ne bu telaş?" Jiyeon teyze sesimi duyar duymaz bana döndü. Yaşlı kadının alnından şakaklarına doğru akan ter damlaları vardı.
"Ne olsun! Bay Kwon'un küçük beyi okuluna gidecekmiş, okuluna geç kalamaz diye abisinin düğününü erkene almak istedi. Bay Jeon da ne desin, tamam dedi. Bizim kız erkenden gidiyor. Hazırlıklar bize kaldı. Aylar öncesinden hazırlanır düğüne, bir hafta nedir böyle?" Duyduğum şey ile gözlerim açılmıştı. Sadece bir hafta sonra bu evde bir düğün olacaktı.
"Nasıl yani, Junghwa abla bir hafta sonra gidecek mi?" Jiyeon teyze başını üzgün bir halde salladığında omuzlarım çökmüştü. Dünya başıma yıkılmıştı sanki. Bu evde beni en iyi anlayan kişi, en büyük desteğim gidecekti. Aylar sonrasını düşünmek istemiyor, geçiştiriyorken Junghwa abla bir hafta sonra bu evde olmayacaktı. O kadar üzülmüştüm ki Kwon Minho'yu ellerimle boğmak istemiştim. Junghwa abla onunla istemeden evleniyordu ve ben bunu düşündükçe deliye dönüyordum. Junghwa abla en güzelini hak ediyordu. Ben küçücük yaşımda, kaybolmuş ve kendimi bulamazken bana kollarını sardı. Hiçbir yere ait hissedemediğimde ve bunun yüzünden delice ağladığımda gözyaşlarımı sildi. O benim gerçek ablam gibi oldu her zaman. Ve onun mutlu olması, en azından aramızdan birinin mutlu olabilmesi için nelerimi vermezdim.
Bay Kwon yakışıklı bir erkek, ayrıca zengin. Hanımefendilerin gözdesi olduğundan dolayı oldukça da çapkın. Tabii Jeon Junghwa'yı görene kadar... Junghwa ablanın güzelliğine çarpılalı aylar olmuş. O zamandan beri istiyor ablamı deli gibi. Junghwa abla ise... Onun aşık olduğu biri vardı lakin birkaç ay sonra onunla gönül eğlendirip ablamı bir köşeye fırlatır gibi bıraktı. O günü adım gibi hatırlıyorum, delice ağladı Junghwa abla. Hayattan elini ayağını çekmiş gibiydi. Bütün bir şehirde adı yayıldı o adam yüzünden. Halbuki aralarında ciddi bir şey de olmamıştı ama o adam... onu herkese aşağılayıp küçük düşürdü. O gün o adamı ellerimle boğmaya gidecektim, yemin ederim gidecektim ama kimdim ki ben? Bir adım yoktu. Soyadım bir asilin soyadı değildi, beni kimse galeye almazdı. O an kendimden daha da soğumuştum. Ablamın canını yakan adamın canını yakamamıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'through my chest' jikook
Fanfickalbimin o kadar derinine inebilirsem ve tutarsam seni, tüm kalbimi yerinden sökerek çıkartabilirim ancak.