"Jimin bu kaçıncı, bıraksan mı artık?" Arkadaşının önündeki şişeyi almak üzereyken Jimin elini uzatsa da Jisung ondan hızlı davranmıştı. Yüzü mekanın soğuk masanına yaslıyken kendinden geçme amacına ulaşmıştı. Hissetmek istemezken kanında dolaşan bu sıcaklığın canını daha da yakması normal miydi?
"Versene." Arkadaşının sesi fısıltıdan yüksek çıkmadığında Jisung yüzünü buruşturdu.
"Seni buraya getirmemeliydim. Tanrım, haline bak!" Onu kollarının altından tutup sandalyeye geri otturttu. Elindeki suyu yüzüne çarpacakken durdu. "Hey, Jiminie?" Kaşları çatıldı. Sesi birden yumuşamıştı. "Bana bak, neden ağlıyorsun?" O söyleyene kadar kendi bile fark etmemişti. Kaşları buruşmuş, gözleri ondan habersiz çeşme olmuştu. Jisung'un yüzünden birkaç belirsiz gölge geçti. Ona birden gelen melankolilere, sızlanmalarına alışkındı lakin son zamanlarda ne de iyi görünüyordu! Ne olmuştu da böyle ağlıyordu şimdi?
"Jiminie... eve gidip konuşmak ister misin?" Jimin gözlerini sıkıca kapatıp iki yana salladı. Hiçbir şey yapmak istemiyordu.
"Neden ben olamadım?" Hıçkırığının arasından konuştuğunda Jisung korkmaya başlamıştı. Jimin hiç konuşmazdı, anlatmazdı. Eğer anlatırsa ne yapacaktı, nasıl teselli edecekti?
"Sen ne olamadın Jimin, anlamıyorum." Jimin masaya kafasını geri gömdü.
"O." Sesi kısık çıksa da Jisung duymuştu. Etrafında insanlar onların tarafına bakmaya başladığında özür dileyen bakışlar attı. Arkadaşının sırtını sıvazladı.
"O mu? O kim? Söyle bana." Jimin küçük bir çocuk gibi kafasını iki yana salladığında derin bir nefes alıp verdi. "Neden ben, neden Seokjin değil şu an Tanrım? Ben bilmem ki böyle işleri ya! Kalk eve gidiyoruz." Jimin'i yığıldığı yerden zorla kaldırıp kendini taşımasına yardımcı oldu. Bu halde onu tek bırakamayacağı için Damien amcaya götürmeye karar verdi.
"Amcam böyle görmesin beni." Zor yuvarladığı kelimelerle konuştuğunda Jisung üfledi.
"Sus, içmeden düşünseydin. Tek bırakamam seni." Kısa süren yolu yürüdüklerinde Jisung Damien amcanın da yardımıyla Jimin'i yatağına yatırdı. Damien amcanın gözündeki endişeyi okuduğunda adam için üzülmüştü.
"Sadece sarhoş olup sızlandı biraz. Yarına iyi olur." Damien amcayı rahatlatmak için konuşsa da adam durumun altındaki gizli duyguları sezer gibi dumanlanmıştı. Jisung onun bu durumunu çok şeye yormuştu. Jimin'in melankolilerinin sebebini Damien amca mı biliyordu? O kimdi? Jimin'in olamadığı o kişi kimdi?
Damien, Jisung'un omzunu sıvazladıktan sonra Jimin'in yatağının kenarına oturdu. Genç adamın ıslanmış saçlarını yüzünden geriye doğru eliyle taradı. Jisung son kez onlara bakıp iç geçirdi, ardından evden çıktı. Oda çok sessizdi, Damien Page yatakta otururken uzun zaman sonra korktuğunu hissetti. Jimin'in eskisi gibi olabilme korkusu ona zarar veriyordu. Onca tedavi, ilaç döneminden sonra iyi olan genç adamın eskisi gibi olmasını istemiyordu.
Jimin uykusunun arasında sızlandığında koruma içgüdüsüyle öne eğildi. "Şşş tamam oğlum, tamam." O gece mendille Jimin'in yüzünden akan terleri sildi. Su içtiğinden emin oldu. Derin bir uykuya daldığından emin olana kadar başında bekledi.
🌹
Gözlerim vuran ışıkla kırpıştığında gözümü açmamla başıma keskin bir sancının girmesi bir olmuştu. Elimi başıma getirip ovuşturduğumda adım sesleri duysam da uyku sersemliğiyle kafamı döndüremedim.
"İstediklerinizi getirdim efendim."
"Teşekkürler Suzy, gidebilirsin." Amcamın sesi yakından geldiğinde gözlerimi zorla açtım. Kısık gözlerimle ona bakarken bir yargılama ya da kızgınlık görmeyi beklesem de görmedim. Amcam yumuşak bakışlarıyla bana bakıyordu. "Hadi uyan artık. Bir şeyler atıştır da ilacını iç. Eminim şu an kafan zonkluyordur." Başımı sallayıp doğrulduğumda yatağın kenarındaki masada duran kahvaltılıkları gördüm. Zorla birkaç lokma yiyip ilaç içtikten sonra kafamı yastığa geri koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'through my chest' jikook
Fanfickalbimin o kadar derinine inebilirsem ve tutarsam seni, tüm kalbimi yerinden sökerek çıkartabilirim ancak.