on beş, tutunmak

509 74 50
                                    

yorum yapmadan okursanız çok üzülürmüşüm😢 iyi okumalar❤️

Herkesin bir alın yazısı olduğunu söylerler. Buna inanan var, inanmayan var elbette. Neye inandığımı bulabilmiş değilim, hatta inandığım bir şey olup olmadığını bile kestiremedim. Yazgım çoktan beridir oradaysa tercihlerim benim midir? Böyle hasta biri olmak benim suçum mu? Bu hayatta neye inanmam gerektiğini çözebilmiş değilim. İnanmayı insana verilmiş bir lütuf olarak gördüğümden beridir bir şeye tutunma ihtiyacı duyuyorum ama neye? Belki bir din, belki kendim... Bilmiyorum. Etrafımdaki insanları aylardır izleyip duruyorum. Huzura nasıl kavuştuklarını bulmaya çalışıyorum ki en azından bir fikrim olsun.

Şu aylar içinde fikir edinme şansım oldu. Bazılarının parada huzur bulduğunu gördüm. Pek benlik değildi. Evet para huzurdu, bu bir gerçek. Size bir güç ve isim veriyordu. Ama benim param vardı artık, huzuru onda bulabilecek olsam çoktan bulurdum, değil mi? Bazılarının dinde bulduğunu gördüm, en yakın örnek Damien amcamdı. Sürekli dua ediyor ve şükrediyor. Bu onu güvende hissettiriyor ve belki de şükretmek ona sahip olduklarının değerini bilmesine neden oluyordu. Hiç bilmiyorum. Bazılarının da ailesinde bulduğunu gördüm. Acısını çocuğunu bağrına basarak dindiren anneler gördüm. İlahi bir his olmalıydı. Onu da bilmiyorum ama hissedemeyecek olmak bana neden bu kadar acı veriyor anlamıyorum.

Hayatıma yeni bir pencereden baktığımdan beridir önceki hal ve tavırlarım kendimden utanmama neden oldu. Jungkook'a koşulsuz şartsız ona bağlandığımı göstermek büyük bir hataydı. Çünkü o biliyordu ki, ne olursa olsun ben oradaydım, elinin hemen altında. Bunu bilmemesi imkansızdı. Kendimi ona basit mi gösterip göstermediğimin derdine düşmüştüm. Kendimle olan hesaplaşmamı durduramıyordum. Kafamın içi bir çeşit savaş alanıydı, her yandan bir ses yükseliyordu ve ben kendi alternatiflerim arasından tercih yaparken soğuk terler akıtıyordum. Adımlarımı sağlam ve temkinli atmak alışkanlık olmaya başlıyordu.

"Elim delik deşik oldu." Yanımdan gelen sızlanma sesi beni olduğum ana geri getirdiğinde soluma döndüm. Mina'nın salladığı eline bakıp sırıttım.

"Kolay değil. Acemiliği atmak aylar alır. Ama çok şanslısın kii ustan benim." Göğsümü kabarttığımda Mina gözlerini devirip koluma vurdu ve ikimiz de güldük.

"Şaka bir yana gerçekten çok iyisin Jimin. Yalnızca işin için demiyorum. Yani, nasıl desem... tüm bu sahip oldukların, talihin yüzüne böyle gülmesi ve çabalayışın, hepsi insana umut olan türden." Yanımda oturan kadına sıcak bir gülümseme sundum. Mina'nın duygularını gözünden okuyabilirdiniz. Onun olmak istediği kişiyi ve arzusunu görebiliyordum.

"Çok iyi bir terzi olacaksın. Sonra da şehirdeki en güzel elbiseleri dikeceksin. Kendi paranı kazanacaksın ve bağımsız bir kadın olacaksın. Yani istediğin her şey." Bana baktığında göz kırptım ve yanaklarının kızarmasına neden oldum.

"Biliyor musun, senden iltifat almak farklı hissettiriyor. Ağzından hiç övgü cümlesi çıkmıyor, alınma genelde konuşmuyorsun ama." Kaşlarımı sahte bir kızgınlıkla çattığımda kıkırdadı. "Şimdiki zaman için konuşmak da zor gerçi. Baya farklı biri olmuşsun ve bu eğer çok fazla gülümsemeni açıklıyorsa bunu sevmiş olabilirim. Ama kendini beğenmiş tarafını azaltsan iyi olur." Son cümlesinde Damien amcamın bana dediğini aynı yüz ifadesiyle taklit etmesi bana kahkaha attırmıştı.

"Min ne yapıyor?" Mina elindeki kumaşı dizine bırakıp nefes verdi.

"Ablama gidemedik. Üç gündür evde kıyamet kopuyor. Bay Jeon'un davet verme sevdası annemi bir hayli yordu. Ben ondan fazla koşturdum orası ayrı. Şey... eve halamız gelmiş olabilir de. Oğlunun hıncını benden bana iş vererek almaya çalışıyor galiba. Annemin de sinirden ağzı köpürünce beni kovdu. Ben de hemen sana geldim."

'through my chest' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin