yedi, yangın

627 88 51
                                    

🌹

Hayatın gidişatına karar veremiyorduk hiçbirimiz. Kaçındığımız, uzak durmak için yemin ettiğimiz şeyler aksi gibi dibimizde bitiyordu. Tüm bunlar bir imtihan mıydı, yoksa bir şans mıydı bilinmezdi. İşte orada duyguların ve mantığın savaşı başlıyordu. İçimde git gide kızışan savaşın kazananını belirlemek istemiyordum bir türlü. Artık sadece ona değil, kendime de yenilmek istemiyordum. Aylar boyunca kendime olan saygımı ve sevgimi kazanmışken hepsini elimin tersiyle bir çırpıda atmak istemiyordum.

Lakin yüzümün dibinde duran güzel yüzü, kulaklarımı kutsayan kadife sesi o kadar zorlaştırıyordu ki... Sonuna kadar kaldırdığım kafamı boynuna gömmek ve ölene kadar orada soluklanmak istiyordım. Şaşkın gözleriyle bakıyordu hala bana.

"Burada ne arıyorsun?" Yakalanmanın verdiği utançla öylece bakıyordum. Az önce sırtımın vurulduğu duvara yaslanıyordum. Acıyan sırtım için arada yüzüm buruşuyordu. Ağzımı açıp açıp kapatıyordum. Ne diyecektim ki? "Beni mi takip ediyorsun sen?" Jungkook tehditkar ses tonuyla konuştuğunda kaşlarım çatıldı.

"Hayır elbette!" Bağırmaktan alamamıştım kendimi. Aslında evet, takip ediyordum ama kabullenmek istemiyordum. Bu şekilde düşünmesini de istemiyordum.

"Peşimde ne yapıyors-"

"Ben sadece... kumaş almaya giderken seni dövüşte gördüm sandım. Emin olamadım çünkü sen ve dövüşmek bana çok ters gelmişti. Bugün ise gördüğümün sen olduğundan emin olmak için gelmiştim. O kadar." Baskılayıcı ses tonumla onu ikna etmeye çalışıyordum. Kaşları çatıktı ve burnundan soluyor gibiydi.

"Umrunda olmamalıydı." Jungkook aynı şekilde bana karşılık verdiğinde dudaklarım burkulmak üzereydi.

"Neyin umrumda olduğuna veya olmadığına ben karar veririm." Derin bir nefes aldım. "Emin olmak istedim, oldum." Göğsüm hızla inip kalkarken ben sahiden ağlamak istiyordum. Aylar sonra doğrudan konuşmak ve nefesini bu kadar yakınımda hissetmek beni mahvetmişti. Özlemim beni ona doğru iterken ben kendime onun evli olduğunu hatırlatıp kendimi olduğum yere sabitliyordum. Jungkook ise öylece dikilip yüzüme bakıyordu. Beni gördüğüne oldukça şaşırmıştı.

"Gittin..." Sessizce konuştuğunda başımı yana çevirip kapkaranlık sokağa baktım. Yavaşça başımı salladım.

"Evet, gittim. Beni görmedin say. Kimseye söyleme ve hayatına böyle devam et Jungkook." Yanından geçip gidecektim. Sahiden hiç istemesem de, bunun için aylarca ağlayacak olsam da gidecektim lakin kolumdaki sıkı el gitmeme engel oldu.

"Annemin ve ablamın ne durumda olduğundan haberin var mı?! Üzüntüden kendilerine gelemediler. Ablam doğum yaptı Jimin, doğum yaptı! Ve sen orada yok-"

"Umrunda mı sanki?!" Öyle bir bağırmıştım ki kendim bile şaşırmıştım. Gecenin köründe böyle bir ses çıkarmam elbette hoş değildi lakin sinirlenmiştim. Boğazım yırtılacak gibiydi. Kendime de sinirliydim elbette. Ablamın doğum zamanını da biliyordum, yanında olmadığın için kendime kızgındım. "Umrundaymış gibi konuşma Jungkook! Ne zaman bu kadar önemsedin? Mutlu olmadın mı gittiğime?! Gittim işte. Zaten üzgün ve kızgınım. Bunun azarını senden duyacak kadar bir yerin bile yok hayatımda! Defol git!" Dolan gözlerim görüşümü bulanıklaştırırken Jungkook'un sonuna kadar açılmış gözlerini görüyordum sadece. Bir hışımla arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım. Boğazım bağırmanın etkisiyle ve yutkunamadığımdan cayır cayır yanıyordu. İçimdekini kusmak rahatlamama neden olsa da böyle olmasını istemeyen yanım aşırı üzülmeme neden oluyordu.

Keşke bunların hiçbiri olmasaydı da ben ona bu şekilde davranmak yerine güzel sözler söyleyebilseydim. Hayat bu sözleri bana söylettiği için acımasızdı en çok da. Bacaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzleşmişti. Koşa koşa dükkana giderken hafif çiseleyen yağmurda ıslanmıştım. Görüşümü bulanıklaştıran gözyaşlarımı kolumla siliyordum ara ara. Dükkana geldiğimde cebimden aldığım anahtar elimde titriyordu. Birkaç denemeden sonra kapıyı açabildim ve arkadan kilitledim. Başımı kalın kapıya yaslayıp gözlerimi kapattım. Sakinleşmek çok zordu. Sanki yaşamak yetmiyormuş gibi yüzüme vurulan sözlerin ağırlığını taşımak zordu. Umrundaymış gibi beni azarlamaya çalışması sinirlerimi bozmuştu. Koluma değen elinin bana hissettirdiklerinden nefret ediyordum.

'through my chest' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin