on dört, gözlerini aç, gör, anla

530 77 50
                                    

Jueun en son Jimin'in gelmeyeceğini anladığında bu kadar ağladığını hatırlıyordu. Kalbi bin parçaya bölünmüştü. Kendini suçlamaktan geri alamamıştı. Her geçen gün içine daha da kapanmıştı. Junghyun'u görmeye tahammülü yoktu. Öz ve öz oğlu babasının bir kopyası haline geldiğinden beridir onu da görmek acı veriyordu. Her şey çok zordu. Bir tek kızı anlıyordu onu, yalnızca kızı sırtını sıvazlıyordu.

Jimin'i kapısının önünde gördüğünde hayal gördüğünü sanmıştı. Gözlerini kırpıştırıp aklına hayret etmişti. Delirdiğini düşündüğü an Jueun, karşısındaki silüetin canlı kanlı olduğunu fark etti. Bacaklarındaki tüm gücü kaybetti. Jimin ona koşup kollarından tuttuğunda kendini genç adamın kollarına bırakıp ağlamaya başladı. Hıçkırarak ağlarken sırtını sıvazlayan Jimin'e sımsıkı tutundu. Belki de son zamanlarda ihtiyacı olan tek şey gibiydi Jimin'e sarılmak. Genç adam da ağlarken yüzünü Jueun teyzesinin saçlarına gömdü. Kadının omuzlarındaki yükü, hüznünü iliklerinde hissetmişti.

Jimin ablasına gitmesinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra eski evine gelmeye cesaret edebilmişti. Burada olmak ona eski günleri hatırlatıyor, onu kasvete boğuyor olsa da Jueun için değerdi.

Jueun'un hıçkırıkları dindiğinde kadın geri çekildi ve ayaklanmaya çalıştı. Jimin kollarından tutup onu destekledi ve içerideki büyük koltuğa yönlendirdi. "Aman! Hanımım! Hanımım, Jimin burada!" Jimin Jiyeon teyzenin sesini duyar duymaz arkasını döndü. Endişeli gözler kendisine bakarken hafifçe gülümsedi. Jiyeon teyze yaklaşıp Jimin'in yüzünü elleri arasına aldı. "Hii güzel oğlum nerelerdeydin sen? Nası özledik seni bir bilsen! İyi ki geldin."

"Ben de seni çok özledim Jiyeon teyze." Jimin sarılışına karşılık verirken bir yandan Jueun'a bakıyordu. Kadın kafasını beklentiyle kaldırdığında Jimin hemen Jueun'un yanına oturdu. Herkes onları yalnız bıraktığında Jueun tekrar ağlamaya başladı. "Ben bunu hak ettim, değil mi?" Jimin kafa karışıklığı ile ona baktı. "Hak ettim. Ben seni koruyup kollayamadım. O insanların ağzını susturamadım. En önemlisi de kocamın davranışlarını görmezden geldim. Tanrı da hatalarımdan dolayı beni ailemle sınıyor."

"Teyze saçmalıyorsun." Jimin tok sesiyle susturduğunda kadın şaşkınlıkla ona baktı.

"Neden gittin o zaman Jimin? Anlamıyorum, çok düşündüm ama bulamıyorum. Kendimden başka hatalı bulamıyorum."

"Teyze çok özür dilerim böyle hissettirdiğim için ama yemin ederim seninle bir ilgisi yok. Sen benim başıma gelen en güzel şeysin. Ne olur kendine yüklenme böyle." Jimin kadına sımsıkı sarılıp ağlamasının geçmesini bekledi.

"Ben burada sizinle mutluydum ama gitmeme neden olan çok şey oldu. Kendime olan saygımı kazanmak, bağımsız olmak istedim. Haber veremememin nedeni kızacak olmandan korkmamdı. Hiç kolay olmadı teyze, sizi her gün özledim. Hep aklımdaydınız. Kendimi hiç hazır hissedemedim gelmek için."

"Sana kızmıyorum. Kızmam zamanı geri getirmeyecek. Burada olman önemli olan tek şey Jimin. İyi ki geldin. Sana o kadar ihtiyacım vardı ki..."

Jiyeon ve Jueun birlik olup Jimin'i doyurduktan sonra Jueun evde durmak istemediğini söylemişti. Beraber Junghwa'ya gitmek için yola çıktılar. Jimin'in aklı evden kaçar gibi gitmeye çalışan kadını izlerken baya karışmıştı. Sonrasında öğrendikleri ise bu tavırlara bir anlam yüklemesini sağladı.

🌹

"Sen gittikten sonra Junghyun'un evde bir Jimin gitti balosu vermediği kaldı. Ben ağlayıp üzülürken bir kere teselli etmedi beni. İşi gücü iş arkadaşları ve aile olacağımız Bay Song'u el üstünde tutmaktı. Jungkook'a yalvardım." Jueun teyzem sözünün arasında ağlamaya başladı. "Yalvardım, ayaklarına kapandım. Evlenme dedim, babanı bir kere de sevindirme dedim ama dinlemedi beni.

'through my chest' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin