sekiz, sözler yeterli olsaydı

628 93 47
                                    

🌹

Sıcaktı, sımsıcaktı. Öyle ki şakaklarımdaki ter taneciklerinin iki yanımdan aktığını hissedebiliyordum. Tanımlayamadığım hislerle çevrelenmiştim. Bilincim açık olsa bile gözlerimi açamamıştım. Üzerimde bir ağırlık vardı ve o ağırlığın merkezi kalbimdi sanki. Damarlarımdaki kan alev almış vaziyette tüm vücudumu geziyordu. Hasta olduğumu zannetmiştim ilk başta, lakin dün gecenin anıları birer birer aklıma dolduğunda gözlerim o ağırlığa rağmen açılmıştı.

Gözlerimin büyümesiyle eşdeğer olarak kalp atışlarım hızlandı. Anında doğrulup etrafıma baktığımda odamda olduğumu anladım. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey Jungkook'un kollarına yığılmamdı.

Sahiden kollarındaydım değil mi? Bir hayalden öteymiş gibi gelmiyordu. Dudaklarını tekrar hissetmek, beni terk etmek üzere olan hayalimden başka bir şey değildi. Anılarım beni yattığım yerde tir tir titretirken aklımdaki sorular da şekillenmeye başlamıştı. Neden öpmüştü beni, neden kolları o kadar sıkı dolanmıştı bedenime? Benden ne istiyordu?

Belki de benimle eğleniyordu. Bunu yapacak biri değildi ama son durumlar onu çok da iyi tanımadığımın kanıtıydı. Aylar sonra karşıma tekrar çıktığında bir yabancıdan farksız olduğunu ilk görüşte anlamıştım. Belki de hayatında yolunda gitmeyen şeyler vardı, babasının baskısına dayanamayıp içinde öfkeyi dışarı çıkarma ihtiyacı duymuş da olabilirdi. Onu anlamak için günlerce düşünmüştüm bunun üzerine. Her hareketini anlamlandırabilirdim ama beni öpmesine asla cevap bulamazdım.

Ağrıyan başımı yastığa geri koyduğumda istemsizce gözlerim doldu. Onu hissetmek nasıl da ilahi bir duyguydu. Ona dokunmak, avuç içlerimde sıcaklığını hissetmek... Tek bir sefer yeterliydi bağımlı olmam için.

Ama atladığım durumlar vardı ve üzerine düşündüğümde bu sefer gözlerimdeki yaşlar döküldü yanaklarımdan. Her ne kadar öpse de beni, bu ne değiştirirdi ki? Issız bir sokakta nefes alamayıncaya kadar ona tutunmam onun için bir anlam ifade etmezdi. Çünkü o sabah olduğunda her günkü hayatına dönerdi, ben ise o 'an'da sıkışıp kalırdım.

Şimdi ne olacaktı, onu gördüğümde ne yapacaktım? Beni yine görmezden gelip hayatımı cehenneme çevirecekti, değil mi? Tam bir aptaldım. Gitmemeliydim, kendimi dizginleyecek kadar güçlü olmalıydım. Jungkook'u bir daha görebileceğimden emin değildim. En başından beri benim için en iyisi buydu, biliyordum lakin onu delice özlerken böyle düşünmek çok zordu.

Yatakta oturur pozisyona gelip başımı kollarımın arasına gömdüm. Başımın ağrısı git gide artıyordu. Çaresizce inledim. Dipteydim, her zaman dipteydim. İşte bu yüzden bir anlığına da olsa gördüğüm o gün ışığı değerliydi. O beni öperken ise yıldızlar güneşin görevini üstlenmiş gibi üzerime parlamıştı ve ben gökyüzünü görmüştüm. Böyle derin hissetmek hiçbir zaman istememiştim. Her şey benden bağımsız akıp gitmişti zamanla birlikte.

Gözlerimi penceremden dışarıya sabitlediğimde kapım tıklanmıştı. Kafam anında sese döndü. Gözlerimi temizleyip burnumu çektim. "Gel." Damien amca kafasını kapıdan uzatıp bana baktı. Yavaş adımlarıyla yatağıma kadar geldi.

"Dün... bir hayli şaşırdın ve üzüldün." Damien amcanın yumuşak sesini duyduğumda başımı salladım. Yaşlı adam yatağımın kenarına oturdu. "Bence Angelie ile konuşmalısın."

"Bana kızgın değil midir?" Boğuk sesimle konuştuğumda Damien amca gülümsedi.

"Kızgından çok üzgündür. Onun sana olan derin hislerini anlamamak mümkün değildi. Lakin kendini açıkla Jimin, kelimelerini içinde bırakma. Olanlar senin suçun değildi." Angelie beni sahiden dinler miydi emin değildim. Kendimi açıklasam bile ona ne diyecektim ki? Gerçekleri söylediğimde üzülecekti. Başımı yavaşça salladığımda amcamın elini omzumda hissettim.

'through my chest' jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin