'...seni bulmam hiç zor olmaz.'
'...kafana sıkmamak için nedenler arıyorum...'
Lanet olsun, ben bunları nereden hatırlıyorum?
'Soyunmanı istiyorum.'
Her biri zihnimde yankılanan, aynı düz sese ait olan cümlelerdi ve çıkış kaynaklarına dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sanki bir film izlemiştim de oradan aklımda kalan kesitlerdi hepsi. Sahne gözümün önünde ama her şey bulanık ve paramparça.
Yalnız sorun şuydu ki, son hatırladıklarımla o an hissettiklerim birbirini tutmuyordu. En son birinin bana koridorda dokunduğunu, bir odaya iteklediğini hatırlıyordum. Yerde birine sarıldığımsa hayal meyaldi. Gerçekliğinden emin dahi olamıyordum. O ansa birine sarıldığımda hissettiğimin aksine, bacaklarıma türlü türlü kramplar giriyordu, üst üste ve bir öncekinden daha şiddetlisi. Gözlerimi kıvranarak açmam bundan olsa gerekti. Gerçi, daha sonrasında kıvranmayı bile unutmuştum çünkü şahit olduğum manzara kafama bir balyoz gibi inmişti.
O playroomdaydım. Zihnimin içine kazılı olanda. O adam bir önceki gece beni buraya getirmiş olmalıydı.
Siktir!
Tecavüze mi uğramıştım? Hoseok'u bulmak uğruna gerçekten bu başıma gelmiş miydi? Üstelik karşı bile çıkamayacak kadar sarhoştum! Faydalanmıştı, biri benden faydalanmıştı!
Hâlâ yatağın üstünde, çırılçıplak yatıyordum. Başıma daha fazla iş almadan buradan kurtulmalıydım. Evin sahibi suratımı dağıtmadan ya da bir tecavüze daha uğramadan. En kötüsü, ölmeden. Hoseok'un icabına sonra bakabilirdim. Tabii hâlâ nefes alıyorsa.
Ağrılarımı bastırıp hızla doğruldum. Yataktan inecekken bacaklarımdaki ağrının nefes kesici şiddetinden ayaklarımı yere basar basmaz yere kapaklandım. Kaslarımın her birini hissedebiliyordum, sanki cımbızla çekiliyorlarmış ya da kopmaya gelen gergin birer tel gibiydiler. Beni yavaşlatacaklardı. Evden beş dakikada çıkacağım varsa bu süre üç katına katlanacaktı. Bunu hesaba katarak gücümü iyice topladım ve aceleyle ilerideki giysilerime ulaştım. Ayakta durmakta zorlanıyordum, bacaklarım titriyordu. Bu yüzden giyinme işini oturarak hallettikten sonra duvarlara tutunarak çıktım odadan. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Tek bir ses bile bir yumruk yemem için yeterliydi.
Bir yandan duvarlara tutuna tutuna koridorun sonundaki merdivene ulaşmaya çalışıyordum, öbür yandansa kalçamda hiçbir ağrı hissetmeyişimi düşünüyordum. Belki de sandığımın aksine tecavüz falan etmemişti. İçimdekileri ortalığa döküp sıvadıktan sonra bundan vazgeçmiş olabilirdi. Olmasaydı, daha kötü uyanacağımdan emindim. Bana dokunmuş olduğunu pek sanmıyordum bu yüzden.
Yine de beni aptal bir playrooma götürdüğü için hâlâ kafamı kopartmak istiyordum. Aklımdan bir türlü çıkartamıyordum o odayı. Virüs gibi vücudumu ve düşüncelerimi kontrol ediyordu.
Merdivenin başına gelince derin bir nefes alıp dikkatlice, yavaş yavaş basamakları indim. Trabzanlardan destek alarak ayaklarıma olabildiğince az yük yüklüyordum. Ancak bu, merdivenin sonuna geldiğimde bacaklarımın kopacak raddeye gelmesine engel olamamıştı. Henüz yüz ya da iki yüz metre uzaklaşabilmiştim. Bacaklarımın bu kadar ağrıması hiç iyi değildi. Buradan nasıl defolacaktım?
Ayrıca Hoseok'u hâlâ bulamamam da cabasıydı.
Bu dağ başından nasıl ineceğimi düşünerek merdivenin son basamağını da indiğimde şanssızlık o ki duyduğum sert adım seslerinden sonra suratıma iyisinden bir yumruk yedim. Kimdi, neyin nesiydi görememiştim. Hatta ayaklarımın yere dahi bastığını hatırlamıyordum. Birkaç adım sesi, anlamadığım bir dilde sertçe söylenen bir kelime ve sonrasında yerdeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OMERTA ╹ vmin
FanfictionBu deli dünyada tek başınasın, herkese ve her şeye rağmen hayattasın. •Mafia!Park Jimin